29 Mayıs (2008) sabahı El Cezire kanalını izlerken ‘Basın Aynası’ programına denk geldim ve orada seçilen haberlerden birisinde Bush’un iki ay içinde yani Ağustos ayına kadar İran’ı vuracağı ileri sürülüyordu. Haberin kaynağını yakalayamamıştım. Merakımı celbetti ve internette haberle ilgili bir arama yaptım ve karşıma 28/5/2008 tarihli Asia Times’in ‘Bush ‘Plans Irak air strike by August’ haberi çıktı. Aslında, Ahmedinejad’ın iktidara gelmesinden sonra Bush’un İran’ı vurma ihtimali daha da artmıştı. Daha doğrusu buna psikolojik ihtimal demek daha doğru olur. Zira ABD’nin Irak ve Afganistan bataklığına saplanmasından sonra İran’a darbe vurma yönündeki fizikî gücü giderek zayıflarken buna mukabil psikolojik ihtiyacı iyice arttı. Galiba bundan dolayı da Ahmedinejad ‘gel gel ‘diyerekten biraz da Bush’u tahrik ediyor. İranlılar değişik hesaplamalar sonucunda Bush yönetiminin kendilerini vuramayacağını düşünüyorlar. Bu büyük çapta doğru.
Özellikle de ABD’nin İran’la bir kara harbini göze alması ihtimali neredeyse sıfıra yakın. Bununla birlikte, zarar verme ihtiyacına mukabil olarak İran’ı havadan ağır silâhlarla vurabilir ve altyapısını ve silâh gücüne büyük zararlar verebilir. Özellikle İran muhalefeti bunu dikkate alıyor. Bundan dolayı Nejad’ın uslübu birçok kez hem Rafsancani, hem Hatemi gibiler tarafından eleştirildi. Esasında bölge ülkeleri de birkaç yıla kadar İran’ın vurulmasını istemiyorlardı. Bu yönde Mübarek ve bazı bölge ülkesi liderlerinin Bush’u uyarıcı nitelikte konuşmaları olmuştu. Ama kimi Amerikan yazarlarına göre gelinen noktada özellikle Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkelerinin doğrudan taraf olmasalar bile ABD’nin İran’ı vurmasını her zamankinden fazla temenni ettiklerini yazıyorlar. Bu yorum doğru olabilir mi? Nejad’ın politikaları ve İran’ın artan nüfuz baskısının böyle bir yorumu haklı çıkarabilir.
***
Şöyle bir denklem var. Bush gittikten sonra gelecek liderlerin İran’ı vurma ihtimali giderek zayıflayacaktır. Bu açıdan özellikle de Cheney gibiler Bush idaresi gitmeden işlerini bitirmek istiyorlar. Bu açıdan ‘son şansı’ kullanarak İran’ı havadan vurmak isteyebilirler. Bu ise ‘yaralı İran’ı daha saldırgan yapabilir ve bölge istikrarı daha da bozulabilir. Buna mukabil, ABD Irak’taki kontrolünü daha da kaybedebilir. Lâkin Petraous’un terfi ettirilmesinin arkasında da zaten böyle bir ihtimalin olduğu biliniyor. Muhammed Cohen tarafından kaleme alınan yazıya göre böyle bir saldırı olursa İran Devrim Muhafızları ile Kudüs Güçleri hedef alınacak. Hava bombardımanıyla mevkileri dövülerek yumuşatılmaya ve silâh stokları imha edilmeye ve eritilmeye çalışılacak.
Kudüs Gücü’nün 90 bin kişilik seçme askerlerden oluşan bir mevcudu olduğu ve 1979 yılından beri İran devrimini bölgeye yaymakla mükellef olduğu söyleniyor. İran Devrim Muhafızlarının güney ve güneybatı garnizonlarının hedef alınacağı belirtiliyor. Elbette ki nükleer tesisler de buna dahil olmalı. Bilindiği gibi, Eylül (2007) ayında Senato Bush’a Devrim Muhafızlarını terör örgütü olarak ilân etme yetkisi vermişti ve ardından Ekim ayında Kudüs Güçleri terör örgütü olarak ilân edilmişti. Bununla birlikte, Aralık 2007’de 16 Amerikan istihbarat teşkilâtı ortaklaşa bir şekilde yayınladıkları raporda İran’ın 2003 itibarıyla askerî amaçlı nükleer programını durdurduğunu ilân etmişlerdi. Bu tarihten itibaren savaş ihtimali azalırken akabinde yine CIA ve Amerikan yönetimi raporun etkisini azaltan ve savaş taraftarlarının elini güçlendiren açıklamalar yapmaya başladılar. Bush bilâhare, Kudüs Güçleri hakkında terörist tanımının savaş açma anlamına gelmediğini ileri sürmüştü. İran’a yönelik savaş tehdidinin bir blöf ve İran’ı Irak’a müdahaleden uzak tutmak için bir manevra olabileceği de ileri sürülmektedir. İran’a muhtemel saldırıyla ilgili sızdırma, Demokrat Parti California Senötörü Diane Feinstein ve Indiana Senatörü Richard Lugar’ın aldıkları gizli bir brifingin sonrasına denk geldi.
***
Böyle sınırlı bir darbe sonrasında İran’ın vereceği mukabele merak ediliyor. İran’ın da birçok seçeneği var. Bunlardan birisi doğrudan saldırı olduğu gibi daha büyük ihtimalle Irak’taki ortaklarını harekete geçirebilir. Proxy denilen yöntemi benimseyebilir ve bu akla daha yatkın. Bu paralelde Lübnan’da Hizbullah ve Filistin’de Hamas’ı harekete geçirebilir. Bunun dışınde Afganistan’da dolaylı yollardan Taliban’a destek verebilir. Bir başka ihtimal de petrol ambargosu ve Hürmüz Boğazı’nın kapatılması ihtimali. Bir başka ihtimal de bölgedeki Amerikan üslerinin ve dostlarının vurulması. Böyle bir darbe Amerikan seçimlerini nasıl etkiler? Bu da bilinmeyen bir denklem ve muamma? İran Devrimi ve Carter örneğinde olduğu gibi hem Cumhuriyetçi adaya zarar verebilir, hem de tersi gerçekleşebilir ve savaş dalgasıyla birlikte Hillary veya Obama gerilimin ortasında kalarak sandıktan çıkmayabilirler. Gerçekten de Ortadoğu’yu sıcak bir yaz mı bekliyor? Acil bir sıcak yaz olmasa bile Ortadoğu’yu ve dünyayı sıcak yazların beklediğinde hiç şüphe yok. ABD dengeleri bozuyor; dengelerin bozulması da yeni savaşları tetikliyor.
30.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|