Dünya 1991 yılında Soğuk Savaş’ın bitimi ve SSCB’nin mağlûbiyeti ve ABD’nin galibiyetiyle birlikte tek kutuplu bir döneme geçti. Ama bu hiç uzun sürmedi. Bunun üzerinden 20 yıl geçmeden tek kutuplu dünya Bush’un maceralarıyla birlikte kutupsuz hale geldi. ABD Clinton ve Bush dönemlerinde tam 16 yılını heba etti. Clinton, ABD’nin beka ve hayatiyetini temin eden coğrafya olarak Ortadoğu’da barış temin edemedi. İsrail’in ihtiraslarını barış lehinde gemleyemedi ve dizginleyemedi. Barış dönemi böylece barışsız bir şekilde bitti ve boşa harcandı. Bunun üzerine iktidara oğul Bush geldi o da savaşlarda kazanamadı ve dost-düşmanın ittifakıyla ABD, treni ebedî olarak kaçırdı. Amerikan imparatorluğu (PNAC ) vizyonu yarım ve akim kaldı. Dolayısıyla Reagan’dan hemen sonra baba Bush döneminde başlayan tek kutupluluk, CFR Başkanı Richard N. Haass’ın da itirafıyla bitmiş ve yerini kutupsuzluğa bırakmıştır. En azından şimdilik.
Yine aynı bağlamda, Newsweek editörü Ferid Zekeriya yeni bir kitap yazmış: The Post American World. ABD Sonrası Dünya veya dönem ve çağ anlamına gelebilecek kitabında aslında çok belli etmese de ABD’nin bitiş gongunu çalıyor. Her ne kadar kitabın tanıtımında ‘Bu kitap, ABD’nin çöküşünü değil yükselişini anlatıyor’ dense de kazın ayağı hiç öyle değil. Her ne kadar güven vermeye yeltense de aslında kitabın başlığı bile şeamet tellâllığından başka bir şey değil. Amerikan Yüzyılı projesini fiilen nakzeden bir kitap. Hindistan ve Çin’in yükselişi ile ilgili Taha Akyol’un bir programına katılan Cem Kozlu bu meseleyi analiz etti. Bence pek muvaffak olamadı. Nedeni meseleye kompleksli olarak yaklaşması. Bakışının kompleksten ve Amerikan şaşaasından kurtulamaması. Taraflı bakmak; ister düşman cephesinden, isterse dost cephesinden olsun hiç fark etmez insanı yanıltır. ABD’nin dünya üretimi içindeki payının 1960’dan beri hiç değişmediğini ve eksilmediğini söyledi. Bence bir yanlışı var. Aslında, 1945’ten beri düştüğüne aksi yönde veriler var. O ise 1960 ile 2006 arasında bu payın yüzde 26 olarak fix kaldığını ileri sürdü. Ve sadece bununla da kalmadı ABD’nin her yönden eksiye doğru evrildiğine ve seyrettiğine dair birçok veriyi de göz ardı etti. Ferid Zekeriya’nın The Post American World kitabı güven tazelemeye matuf olsa da netice itibarıyla gerçekleri gizleyemiyor. Cem Kozlu da Asya’nın bahtını kara ve kalkınmasını hayal olarak gören Weberyan anlayışları nakz ve tekzip etti. Elbette ki bazı açılardan dengeliydi, ama Bush felâketine rağmen ABD’nin afiyette olduğu söylemesi doğrusu değişen konjonktürde ABDye değişmez bir mevkii bahşetmektir. Halbuki, görünür ve görünmez bütün gelişmeler ve veriler bu kaçınılmaz değişime işaret ediyor. Bu noktada Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner’in Avrupa’nın gerilediğini söylemesine mukabil Polonya Dışişleri Bakanı Radoslaw Sikorski’nin aksini savunmasına benziyor.
Cem Kozlu, Paul Kennedy’nin 1987’de kaleme aldığı muhallet kitabı Büyük Güçlerin Yükselişi ve Düşüsü kitabındaki ABD’nin çöküşüyle ilgili öngörülerini de ciddiye almadı. Halbuki kutupsuzlukla ilgili tezinde Richard Haass’ın temel referanslarından birisi Paul Kennedy’nin Roma İmparatorluğunun çöküşünden ödünç alarak ABD’ye uyarladığı şişme ve varidat ile sarfifat arasındaki dengesizliğin açtığı çöküntü teziydi. Para Sihirbazı George Soros da Roma’dan sonra en büyük garnizon devletin çökme ile karşı karşıya kaldığını savunuyor ve gerekçesini de aynı teze bağlıyordu.
Peki tek kutupluluğun bitmesinden sonra dünya kutupsuz olarak yoluna devam mı edecek yoksa yeni bir kutup mu zuhur edecek? Buna muhtemel cevaplardan birisini Afganlı matematik dehası Sıddık Afgan veriyor. 31 Mart 1976 yılında ABD tarafından açıklanan 200 filozof arasında isminin 4. sırada yer aldığını belirten Sıddık Afgan, ABD’nin geleceğini analiz ediyor. Bize göre bu analizi akil bir Afganlının yapması hem çok manidar, hem de çok isabetli. Zira ABD Irak’ta hem Vietnam, hem de SSCB’nin Afganistan’da daha önce yaşadığı sendromu yaşıyor. Irak ve Afganistan imparatorlukların çöktüğü bir alan. İmparatorluklar mezarlığı. Afgan, “ABD, Ruslar gibi ideoloji sahibi değil. Sadece şahsî çıkar ve kâr gözetiliyor.
ABD için ‘insan hakları ülkesi’ deniliyor ancak ABD, ülkesindeki insanlardan çok, beslediği köpeklerin haklarını ön plana çıkarıyor. 21. yüzyılda Amerika, artık değer kaybetmeye başladı ve çöküşe doğru gidiyor. Irak’a şahsî çıkarları için girdiler, imparatorluklarını yaymak istediler, ama başaramadılar. Afganistan’da da başarısız oldular. Çünkü onlar, “Afgan halkının çıkarlarını değil, kendi çıkarlarını gözetti. Afgan halkının güven ve kalbini kazansaydı, burada kaybetme şansı yoktu” diyor. ABD’nin yakın tarihte yıkılacağını öne süren Sıddık Afgan, “Aklını kullanmaktan yoksun ABD’nin ömrü çok kısaldı. SSCB için kullandığım formülü şimdi de ABD için kullandım. Buna göre ABD’nin yıkılışı 2013 olarak görünüyor. Bu işlemde hata payı 5 yıldır” ifadelerini kullanıyor. Sıddık Han’ın yeni kutup ile ilgi favorisi İslâm dünyası. Sıddık Afgan yakın tarihte yıkılacağını iddia ettiği ABD’nin ardından dünyanın yeni süper gücünün İslâmiyet olacağını da savunuyor. Afgan, “Geleceğin hakimi inanç sahibi insanlar olacak” ifadesini kullanıyor. ABD’nin kaderi 13 sayısıyla örülmüştür. Bu devlet bir nev'î İsrail’in Onüçüncü Kabilesidir. Dolar üzerindeki piramitin masonik sembollerle bir ilişkisi olduğu gibi Deccal’a bakan bir yüzü dahi vardır ( Bak: El Hatm el Azim lilvilayat el müttehide el Amerikiyye: Rumuz ve delelat, Nizar Muhammed Osman, El Liva dergisi, Ekim 2007, Hartum). Velakibetü lilmuttakin.
25.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|