Kur’ân’daki gaybî işaretler aslında hem geçmişe hem de geleceğe ışık tutuyor. Muhammed Mütevelli Şaravi’nin dediği gibi Kur’ân-ı Kerim’de Yusuf kıssasında ‘Kale’l meliku i’tüni bihi’ ifadesi Kur’ân-ı Kerim’in diğer mucizatı gibi bir mucizedir. Orada Firavun yerine ‘kral’ ifadesi kullanılıyor. Zira Hazreti Yusuf dönemindeki Mısır Kralı Firavun değil veya Firavunlar sülâlesinden birisi değildir. Asalet sahibi olan hanedandan değildir. Bunun için Kur’ân-ı Kerim orada ‘Firavun’ yerine ‘melik/kral’ ifadesini kullanıyor. Kur’ân-ı Kerim geleceğe de aynı şekilde işarette bulunuyor. Sadece Rum Sûresi üzerinden Bizans’ın mağlûbiyetinin ardından Sasanileri yeneceğini öğrenmiyoruz. Burada içiçe birçok beşaret ve müjde var. Bunlardan birisi olarak, Hazreti Ömer döneminde 17’nci hicrî yılda Kudüs’ün fethini de görüyoruz. Rum Sûresi üzerinden gidildiğinde aslında Kudüs’ün bütün fetihlerine işaret var. Sözgelimi Selâhaddin Eyyûbî, Halep şehrini fethettiği zaman Kadı Muhyiddin, Kaside-i Baiyyesinde Endülüslü müfessir İbn Berrecan’a dayanarak yakında Kudüs’ü fethedeceğini müjdeler. İbni Berrecan aynı zamanda vefatından yaklaşık 47 yıl sonra meydana gelen fethin hicrî tarih yılı olan 583’ü de (1187) istihraç etmiştir. Yavuz döneminde de manevî işaretler benzeri suretlerde istihraç edilmiştir. Şam’da âlimler Yavuz’un Mısır’ı fethedeceğini ‘inne’l arda lillahi yurisiha men yeşau min ibadihi’ ve benzeri âyetlerden çıkarmışlardır. Mısır’ın fethini ‘inne’l arde’ ifadesinden istihraç etmişlerdir. Muhyiddin Arabi de İbni Berrecan’ın Selâhaddin Eyyûbî’nin bu istihracına işaret etmiş ve kendisi de ebced hesabını kullanarak aynı neticeye vardığını göstermiştir. Süleyman Ateş de İşarî Tefsir kitabında İbni Berrecan’ın bu istihracına temas etmiştir. Bütün bunları Rum Sûresinin madut ve mahdut âyetlerinden çıkarmışlardır.
***
Abdullah Selahi Uşşaki yine ‘gulibetü’r rum’ âyetinden bu defa da Kudüs’ün son fethiyle ilgili İbni Arabî’den bir istihraç nakleder. Buna göre son fetih 1438 hicrî tarihinin damgasını taşır. Aslında buna benzer atıfları Şeyh Ahmet Yasin New York Times gazetesine ve benzerlerine yapmıştı. Bu da yaklaşık olarak 2016 ile 2026 yılları arasını kapsar. Burada 2017 önemli bir tarih ve dönüm noktası olsa gerektir. Kudüs’le bağlantılı bütün olayların 17 sayısıyla alâkası vardır. Hazreti Ömer’in fethi hicrî 17 tarihidir. Selâhaddin Eyyûbî’nin Kudüs’ü ikinci kez Haçlıların elinden alması ise 1187 tarihinde gerçekleşmiştir. Yavuz Sultan Selim ise 1516 ve 1517 tarihlerinde bölgeye girmiştir. Yine Osmanlı’nın çıkışı da onun simetrik tarihindedir: 1917. Dolayısıyla sadece ve sadece Rum Sûresi’nin aynasında geçmişi ve geleceği seyretmek ve tarih içinde ve gelecekte bir yolculuğa çıkmak mümkündür (Tafsilat için bak: Rum Sûresi’nin Işığında Bedir Zaferi, Kudüs ve İstanbul’un Fethi, Yrd. Doç. Dr. Niyazi Beki). Bundan dolayı öncekilerin dediği gibi Kur’ân-ı Kerim’in acaibi yani sürprizleri hiç bitmez. Revnak ve teraveti her daim bakidir. 19’uncu yüzyılın müfessirlerinden Cemaleddin Kasimî, Kur’ân-ı Kerim’in Rumların mağlûbiyetinden sonra galebe çalacaklarına dair ihbarı ve işareti gaybiyesini Kur’ân-ı Kerim’in büyük bir mucizesi olarak değerlendirir. Bu gaybi haberin bir görgü şahidi olan Zübeyr el Kelai’nin de şu ifadelerine yer vermiştir: “Ben, İranlıların Rumları yendiklerini gördüm. Sonra Rumların İranlıları yendiklerini gördüm. Daha sonra, Müslümanların hem İranlıları, hem Rumları yendiklerine şahit oldum. Bütün bunlar, 15 yıl içinde olup bitmişti...”
***
Osmanlı’nın yıkılması ve yeni cumhuriyetin kurulması da tam 15 yıllık bir dilim içinde gerçekleşmiştir. Daha sonra Mustafa Kemal’in iktidar devresi de yaklaşık 15 yıldır. Osmanlı’nın çözülmesine ve İsrail’in kurulmasına giden süreç 1908’de başlamış ve 1909’da II’nci Abdülhamid’in halliyle ivme kazanmış ve 10 yıl içinde eski sistem yıkılmış ve 5 yıl içinde de yeni sistem kurulmuştur. Topu topu 15 yıldır. 1908-1923 arasındaki 15 yıl bir çağın yıkılması ve yeni bir çağın kurulmasıdır. Asr-ı Saadette de 15 yıllık bir devrede bir çağ yıkılmış ve yeni bir çağ kurulmuştur. 2008 yılında AKP’nin tasfiyesiyle başlayan süreç 2009’la yoluna devam ederek 2023’e kadar yepyeni bir yapı kazanacaktır. Yani 1908-1923 yılına mukabil 2008-2023 yılları farklı bir şekillenmeyi beraberinde getirecektir (‘120-111=9’ başlıklı yazımıza da bakabilirsiniz, 7 Mayıs 2008, Yeni Asya). Asimetrik bir inşâ dönemi olacaktır. Bu itibarla, Devlet Bahçeli ve ardından Deniz Baykal’ın AKP hükümetini Osmanlı’nın son hükümetine veya Damat Ferid Paşa hükümetine benzetmelerinde pek şaşılacak bir taraf yok. Pek tesadüfe yormuyorum. Olsa olsa bir intak-ı hak olabilir. Bu açıdan bakıldığında Damat Ferid Paşa Osmanlı’nın Krenski’si veya İran’ın Şahpur Bahtiyar’ıdır. Bu hükümetlerin ortak karakteri reformcu ve aynı zamanda batıcı olmalarıdır. Türkiye bu süreçle birlikte yeniden zaferler burcuna girmiş oluyor. Rum Sûresinin ışığında Rum diyarı yeniden fetih burcuna girmiştir. İnhisarından (geri çekilme ve ricat veya İttihatçıların uydurması irtica döneminden sonra) yeniden imtidat ve yayılma dönemine giriyor. Necip Fazıl Kısakürek’in de ifade ettiği gibi:
Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes
Ey kahpe rüzgâr artık ne yandan esersen es...
18.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|