Ülkemizde yaygın olan ‘şehir efsaneleri’nden biri de ‘başörtülülerin başını örtmeyenlere baskı uyguladığı’ şeklindeki propagandır. Zaman zaman gündeme gelen bu konu, son aylarda ‘mahalle baskısı’ olarak isimlendiriliyor. Bu iddiaya en başta gelen örnek; üniversite öğrencilerinin başları ‘zorla’ ya da ‘para karşılığı’ örttürülü-yor. Sonra da başını örten öğrenciler, başı açık arkadaşlarının örtünmeleri için ‘baskı’ uyguluyorlar.
Bu ve benzer iddialar medyanın gündeminden hiç eksik olmaz. Bazen de ‘uzman profesör’ler aynı iddiayı televizyon programlarında dile getirirler. Kendilerince bu iddiaları delillendirmek isterler, ancak şimdiye kadar bu konuda bir ‘itirafçı’ bulamadılar. Bulmaları da mümkündür, ama böyle bir durum şu ana kadar yaşanmadı!
Her defasında ifade etmeye çalıştığımız gibi bu iddiâlar, iddia sahiplerinin ruh halini ortaya koyu-yor. Yani, ‘Bize mahalle baskısı uygulanıyor’ diyenler, aslında kendileri hem mahalle hem de ‘medya’ vasıtasıyla baskı uyguluyorlar. İmkân ve ihtimal buldukları her fırsatta bu baskıya müracaat edebileceklerini gösteren onlarca değil, binlerce örnek var.
Çarpıcı örneklerden sadece birini hatırlatıp iktifa edelim: 2002 yılında, İÜ İnsan Hakları Hukuku Araştırma ve Uygulama Merkezi ile Yeni Yüzyıl İçin Yeni Oluşum Hukukçular Derneği’nin düzenlediği “Yaşam Hakkı ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Devletlerin Yükümlülükleri” konulu toplantı, İstanbul The Marmara Oteli’nde yapıldı. Bir grup başörtülü öğrencinin toplantıyı izlemesi üzerine dönemin İÜ Rektörü Kemal Alemdaroğlu konuşmasını yapmadan toplantı salonunu terk etti. (Yeni Şafak, 10 Nisan 2002)
Başörtülü öğrencilerle aynı salonda bulunmayı bile kabul edemeyen bir anlayıştan ne beklenir? Böyle bir durumda kim kime baskı yapmış oluyor?
“O tarihler eskide kaldı, bu güne gelelim” diyenler varsa; ‘hay hay’ bugüne de gelelim: Voleybol Millî Takımının yıldız oyuncusu Aysun Özbek’in tesettürü tercih etmek ihtimali bazılarını hayli rahatsız etmiş ve mahalle baskısının dik âlâsını uygulamaya başlamışlar.
Voleybolcu Aysun Özbek bu ‘ihtimal’le ilgili olarak şöyle demiş: “Şu anda tesettüre girmedim, eski Aysun nasılsa öyleyim. Ama bu kapanmayacağım anlamına gelmez. Hacca gitmeyi kesinlikle istiyorum. Allah izin verirse de gideceğim. Voleybolu bırakma konusunda ise kesin karar vermedim. Bunlar benim şahsî kararlarım, saygı gösterin...” (Vatan, 17 Mayıs 2008)
Evvelâ; Özbek’i bu ifadeleri sebebiyle şimdiden tebrik ediyoruz. Hem tesettürü tercih etmesi, hem de hacca gidip ‘hacı’ olması için duâ da ediyoruz. Özbek’in tercihine saygı duymayan ve ona ‘mahalle baskı’sını aratan ‘medya baskısı’ uygulayanları da hem kınıyor, hem de ibretle izliyoruz...
Bir gazetenin ilgili haberi sunarken kullandığı başlık, baskının katmerini görmeye ve göstermeye yeter. Şöyle demişler: “Millî voleybolcu kapandı, ortalık birbirine girdi.” (Akşam, 17 Mayıs 2008)
Haberin ayrıntısında da şöyle denilmiş: “Voleybol camiasında tesettür şoku! Voleybol Bayan Millî Takımı’nın (...) yıldız oyuncusu Aysun Özbek bir süre önce Çamlıca’da tanıştığı bir grup çarşaflı kadının fikirlerinden etkilenerek kapanmaya karar verdi. Bu karar sonrası eşiyle de arası açılan genç yıldız (...)”
Tanışmanın nasıl olduğunu bilmiyoruz, ama medyanın haberi ‘renk’lerdirmek için hemen ‘çarşaf’a dolandığının da farkındayız. Yapılan, ap açık bir medya baskısıdır. Özbek’i ve onu izlemesi muhtemel bütün sporcuları, san'atçıları, kısaca ‘meşhur’ları medyanın ve ‘insafsız mahalle’nin baskısından korumak lâzım.
Türkiye’de ve dünyada tesettürü tercih edenlerin her geçen gün arttığına şahit olacağız. Katmerli mahalle baskılarına rağmen!
18.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|