Allah ilmi isteyene, zenginliği de istediğine verir” derler. Çok doğru. Çünkü nice zeki, çalışkan, işini bilen insan vardır ki onca çalışmalarına rağmen bir türlü zengin olamamışlardır. Tabiî ki zekilik, çalışkanlık zengin olmanın yollarından biridir. Ama bunlar her zaman zengin olmaya yetmez. Her şeyden önce Allah, “Yürü kulum!” demeli. Allah bir kulunun önünü açmışsa kimse kapatamaz. Kimin de önünü kapamışsa onu da kimse açamaz. Ne güzel dile getirilmiş âyet-i kerimede: “De ki: Ey mülkün hakikî sahibi olan, âlemlerde dilediği gibi tasarruf eden Allahım! Sen mülkü dilediğine verir, dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Sen dilediğini aziz eder, yükseltir, dilediğini zelil kılar, alçaltırsın. Bütün hayır ve iyilik yalnız Senin kudretindedir. Sen her şeye kàdirsin.”1
Demek imtihan sırrı gereği böylesi bir zenginliği Allah dilediği kuluna veriyor.
Önemli bir nimet zenginlik. Ama o ölçüde de riskli; sorumluluk ve yükümlülükleri var. Hakkı verildiğinde güzel. Verilmezse vebal getirir.
Her şeye rağmen herkesin zengin olabileceği bir zenginlik şekli daha var ve asıl zenginlik de bu. Bunu Kâinatın Efendisi (asm) “Asıl zenginlik gönül zenginliğidir” şeklinde ifade etmiştir.
Ne kadar anlamlı, önemli, müthiş bir hakikat.
Evet, dünyanın en zengin insanı, gönlü tok, gönlü zengin olan insandır. Gönlü tok olmayan hırslı insan ne kadar maddeten zengin olsa da ruhen, kalben aç olduğu için doymaz. Onu doyurmak mümkün olmaz. O her zaman açtır, yoksuldur.
Ama gönlü tok olan insan öyle mi? O her zaman zengindir. Az kazansa da zengindir, çok kazansa da.
Gönlü tok olan mutludur, huzurludur. Çünkü her şeyden önce kadere, kısmete inanmıştır. Üzerine düşeni yapar, çalışır, çabalar; Allah az veya çok ne vermişse “Demek hakkımda hayırlısı buymuş” der, sabreder, kanaat eder, şükreder. Gözü hiçbir zaman yukarılarda olmaz. Olmadığı için de elinde olmayan, kendisine verilmeyen şeyler için üzülmez.
Gönül tokluğu, diğer bir ifadeyle kanaat ne kadar harcansa tükenmez, bitmez bir hazinedir. İnsanlığın medar-ı iftiharı Efendimiz (asm), “Kanaat tükenmez bir hazinedir” diye bu gerçeğe dikkat çekmiştir. Bu tükenmez hazineyi elde edemeyen insan dünyadan neyi kazansa da doygunluğa ulaşamaz.
“Kısmetine râzı ol ki insanların en zengini olasın” hadis-i şerifi de bu açıdan anlamlı değil mi?
Zenginliği içinde değil de dışarda arayanların kulakları çınlasın!
Dipnotlar:
1- Âl-i İmran Sûresi: 26.
18.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|