Ekranlarda, ıkılıp sıkılan seksenlik bir ihtiyar ile CHP’li Önder Sav arasında ilginç ve onun ötesinde garip bir diyalog yaşanıyor. Buna biraz da matrak bir muhavere de denebilir. Yaşlı adam besbelli CHP’li damarına da ters düşmemek için Önder Sav’dan bir hac icazeti koparmak istiyor. Ama öteki meseleyi anlamak istemiyor. İstifini hiç bozmuyor. Anlaşılan ihtiyar adam hem Allah’ı razı ve memnun etmek, hem de CHP’nin gönlünü hoş tutmak istiyor. Ama ikisinin eski tabirle ‘zıddani la yectemiani/biraraya gelmez ikili’ olduğunun farkında değil. Zavallı iki arada bir derede meramını anlatmaya çabalıyor. Sav ise yaşlı adam karşısında heykel edasıyla duruyordu. Adeta ‘Nuh diyor Peygamber demiyor’... Sanki Erzincan depremi için deprem mahalline giden İnönü’nün halkla karşılaşma sahnesi. Zerre kadar esneme yok. Yaşlı zat ‘Artık seksenime merdiven dayadım, hacca gitmek istiyorum’ demeye çalışıyor. Önder Sav: “Paralarını Araplara kaptırmak istiyorsun he mi!” diye çıkışıyor. Adam yine alttan alıyor ve çelebiliği elden bırakmıyor. İhtiyar son bir çırpınış ve hamle ile: “Ne yapalım dünyaya merdiven dayayacak hâlimiz yok. Ömür geldi, geçiyor” demeye çalışıyor. Varak-ı mihri vefâyı kim okur, kim dinler ve kim tanır hesabı! Önder Sav galiba tüy dikmek niyetinde ki üsteliyor: “Muhammed seni geri komaz ha! Türkiye’de ölmek varken Arap çöllerinde yitip gitmek niye?”
İyi ki İlhan Abi gibi (Selçuk) nalları dikmekten falan bahsetmiyor! Hacca olmasa da besbelli hacı adayına daha saygılı. Adam ne de olsa CHP karekökünden geliyor olmalı. Önder Sav, Yaşar Nuri Öztürk gibi konuşuyor. Hocalar böyle yaparsa cemaat ne yapmaz? Herhalde sonuç böyle olur. Aslında, Önder Sav, o cevabıyla şöyle demek istemiş olmalıdır: “İllâ kendini yoldurmak ve soydurmak ve para yedirmek istiyorsan ne güne duruyorsun. Bizim gibi yap sermayeyi kediye yükle. Paraları Tuncay Özkan gibi sağlam adamlara yatır ki, hayrını göresin. Millet memlekete hayrın dokunsun. Ne verirsen elinle o gider seninle..” İyi de Tuncay Özkan da onca emeğin muhassalası ve sonucunu İpek Koza veya hükümet-cemaat konsorsiyumu veya bileşkesi nevinden sermaye gruplarıyla paylaşmadı mı, onlarla halvet olmadı mı? Yani sonuçta Arap sermayesi ortaklarıyla paslaşmadı mı? Olsa olsa Önder Sav yöntemini doğrudan satış olarak konsolide edebilir.
***
Anlaşılan Cinali yağmurdan kaçarken doluya tutulmuş ve sermayeyi Paragöz’e kaptırmış. Bir açıdan da tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş. ‘Bizkaçkişiyiz’ hareketi sonunda ‘bizkaçenayiyiz’ veya ‘bizkaçparayız’ şeklindeki hareketlere tahavvül etti. Emin Çölaşan bu durumda faka bastı. Hep muhafazakâr kesimlerin paraları cukka ettiğini yazardı şimdi Kanaltürk’le birlikte şapa oturdu. Melih’in açıklarını araştırırken Melih’ten daha uyanıklarla çarpıldı. Bununla birlikte, Cingöz ile Paragöz’ün maceraları akçeli ilişkilerle sınırlı değil. Paragöz bir miting toplantısından sonra baş açma merasimi düzenlemişti. Eskiden hasım taraflar için “Allahsızlar” deyimi meşhurdu. Şimdi Paragöz bunu da değiştirdi ve yeni bir slogan üretti: “Allahımızı da çaldılar’. Ama kayıkçı kavgası olurken, olan bu arada garibanların sermayesine oldu. ‘Ne sihirdir ne keramet el çabukluğu marifet’ gösterileri arasında ‘satıyorum, sattım’ avazları eşliğinde Kanaltürk gitti gider. Şimdi plağı tersine çevirdi. Eskiden küfrettiği İpek Koza tipi sermayedarlara ‘Helâl olsun delikanlı adamlarmış. Zararımızı ziyanımızı kapattılar. Elde kalan parayla önce bir tatil ardından da yeni bir kanal kurarız nasıl olsa’ dedikleri rivayet ediliyor. Aksine bu defa satışa ileri geri laf eden kendi camialarına sataşmaya ve onlara kara çalmaya başladılar. Bundan dolayı bu veya benzerleri için ‘Bunlar Anıtkabiri de özelleştirirler. Cumhuriyet gazetesini de satarlar’ demeye başladılar. Bununla birlikte, akçeli ilişkilerde ve ötesinde Cinali de himayegerdesi (Pretegee) Paragöz’ü aratmıyor. Paragöz ‘Allahımızı çaldılar’ derken Avni Özgürel (Hasan Hüseyin Kemal’le röportajında) CHP’nin parti olmakla devlet olmak arasında kararsız kaldığını ve gidip geldiğini söylüyor. Avni Bey alınmasın ama bence eksik bir tespit. Baykal parti kongresine giderken Türkiye’nin karşısına yepyeni bir sloganla çıkmıştı: “Din de bizim. Devlet de bizim. Halk da bizim. Çekilin aradan...” Bizim bildiğimiz dinin sahibinin Allah olduğudur. Devletin sahibi de millettir. Ama burada sanki parti veya parça bütünden çıkmıyor da bütün yani halk ve onun ötesinde din ve devlet partiden feyezan ediyor. Yani CHP himayegerdesinden de (Pretegee) ileri giderek ‘Allah da bizim’ demeye getiriyor. GAP’ı gaptırmam hesabı. CHP hacca kilit vururken zât-ı bâriyi kimseye kaptırma niyetinde değil. Dolayısıyla CHP kırk ambar gibi. Derde devadan gayri ne ararsan var.
***
‘Din de bizim’ derken anti laikliğin ötesinde totaliter bir yaklaşımı düstur ve şiar edindiği anlaşılıyor. Onun ötesinde Önder Sav hacca gerek olmadığını söyleyerek son kez değil ama sonuncu kez de din karşıtlığı yapıyor. Bu durumda savcıların harekete geçmesini beklemek hakkımız değil mi? Anti laik ve totaliter anlayışlara odak olmaktan dolayı hakkında işlem yapmaları ve kapatma davası açmaları gerekir. Belki de böyle bir dâvâ vaki olabilir. Ama bu durumda 367 hadisesinde olduğu gibi CHP Başkanı Baykal’ın ‘yargı da bizim’ demeyeceği ne mâlum!
Hatırlatma bâbından: Erbakan Hoca da karşı karşıya getirmek istedikleri bir hocamız için benzeri bir ibare telaffuz etmişti: Feyzullah Hoca da bizim Fethullah Hoca da. İşte bu kadar...
20.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|