Mısır Dışişleri Bakanı ‘Ortadoğu’daki kaynamayı ABD ateşliyor’ demiş. Gerçekten de öyle. Ortadoğu bir ateş kazanı veya cadı kazanı. Bu ateş kazanındaki kaynamayı ABD ile İsrail ateşliyor. Ortadoğu üzerine Dünya Ekonomik Forum’unda konuşan Bush yine ileri geri sözler sarfetti. Bu arada askerleri de Kur’ân-ı Kerim’i nişan tahtası yapmışlar. Bush ve şurekası Kazıklı Voyvoda’nın çağdaş varisleri. Bush özür diledi, ama yine kaypakça. Bütün Müslümanlardan özür dileyeceği yerde bendesi ve işbirlikçisi Maliki’den özür dilemeyi tercih etti. Kim kimden özür diliyor, hayret? Maliki zaten adam olsa Bush cephesinde yer almazdı. Mısır Dışişleri Bakanı Ahmet Ebu’lgeys Bush’un konuşması üzerine şu tepkisini ortaya koymuş: “ABD’nin İsrail’i desteklemesi ve bizatihi kendi faaliyetleri ve işgalleri nedeniyle Ortadoğu ateş topuna dönmüştür ve bunun sonucunda Müslümanlarla Batı arasında medeniyetler savaşı husule gelmiştir. Biz İsrail tanklarını bir Arap kentinde veya Filistin şehrinde veya Amerikan tanklarını Arap kentlerine ateş açarken gördüğümüzde halkın öfkesi kabarıyor ve bu öfke de Ortadoğu’da kaynamaya (turmoil) neden oluyor. Kaynama da istikrarsızlığı beraberinde getiriyor...”
Buradan üç önemli tespit çıkarmak mümkündür. Bush’un Haçlı nitelikli işgalleri Batı ile İslâm dünyası arasında bir medeniyetler çatışması ortamını tetiklemiştir. İkincisi de, bölgede Irak örenğinde olduğu gibi eksen kaymasına neden olarak çatallaşmayı artırıyor ve bu da istikrarsızlık ortamı meydana getiriyor. Yani çatışan sadece Batı ile İslâm dünyası değil. İslâm dünyası da kendi içinde hesaplaşıyor. Bugün Filistin’de ve Lübnan’da yaşananlar bu ana eksenli kamplaşmanın yan ürünleridir. ABD’nin bölgeye müdahaleleri sonrası güç dengesinin bozulmasıyla birlikte her yörede mezhep ihtilafları ve etnik sorunlar yeniden uç vermiştir.
***
Ve bölgede ABD yanlısı görünenler veya Bush’un ölüm öpücüğüyle öptükleri bir daha iflah olamamaktadır. Sözgelimi, güya Bush Hamas’a karşı Mahmut Abbas’ın desteklemektedir. Kocaman bir yalan. Varsa tek destek edebî yani sözde destektir. Onlar Filistin halkını desteklemezler. Sadece iç kavgalarla enerjilerini boşaltmalarını isterler. İsrail de ona keza. Dolayısıyla Mahmut Abbas’a destek tamamen aldatmacadır ve göstermeliktir. Abbas onların yarı gönüllü rehinesidir. Hamas ise zoraki rehine. İsrail, Mahmut Abbas’ın yerini takviye için kılını kıpırdatmamıştır. İsrail mantığına göre Abbas kendilerine vekaleten savaşır yoksa kendileri Abbas’a vekaleten savaşmazlar. Bundan dolayı son sıralarda İsrail basınında Mahmut Abbas hakkında ‘kaçtı kaçacak’ türü haberler çıkmaktadır. Zaten Mahmut Abbas’ın kendisi de yalnız bırakıldığını hissetmekte ve kaçmak için onurlu bir çıkış kapısı aramaktadır. ABD’nin İsrail’e baskı yapmadığı için müzakerelerin yerinde saydığını ve müzakerelerde bir dosyanın bile kapatılamadığını yani hiç ilerleme sağlanmadığını acı bir şekilde itiraf etmektedir. Dolayısıyla ABD taraf tutmaktan ziyade düşmanlığı körüklemektedir. Lübnan cephesinde de durum böyledir. Güya ABD Sinyora ve Hariri kanadını desteklemektedir. Bu destek sözdedir. Bundan dolayı el Cezire Kanalında gazetecilerin duayeni Muhammed Haseneyn Heykel, Sinyora’ya hitaben uluslararası camiaya güvenmemesini ve konjonktürel olarak uluslararası pozisyonun aleyhinde olduğunu söylemiştir. Bunun akabinde aynen Mahmut Abbas örneğinde olduğu gibi Beyrut’ta ağır bir bozguna uğrayan Refik Hariri’nin entel dantel oğlu Saad Hariri’nin pılını pırtısını toplayarak siyaseti bırakacağı ve kendisini tamamen ticarî faaliyetlere adayacağı söylenmektedir.
Alın teri olmadan hiçbir zafer kazanılmaz. Lübnan bozgunu ile birlikte Sünniler kendilerini laik ve çapsız liderler yüzünden aşağılanmış hissediyor. Çapsız ve laik liderler olarak Kabbani, Sinyora ve Saad Hariri aslında iki kaz güdemeyecek durumdadırlar. Canbolat’ın peşine takılmışlar ve o da ilk deneyde bozguna uğramıştır. Bölgesel aktörlerden Suudi Arabistan taassuptan burnunun ötesini görememektedir. Vehhabilik saplantılı veya soslu dinî anlayışı nedeniyle güya kabircilikten veya kuburilikten kaçarken dünyeviliğe kaptırmış kendini. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak hesabı betonlara prestiş eder hale gelmiştir. Mısır liderliği ise iyice yaşlanmış ve iktidar tutkusunun ötesinde bütün ilgilerini neredeyse kaybetmiştir.
***
Binaenaleyh Bush sayesinde bölgede bir de taifisten ve şuubistan bariyerleri yükselmeye başlamıştır. Osmanlı döneminde arkamız kapanmış ve Orta Asya ile irtibatımız yüzyıllar boyunca kesilmişti. Bush döneminde ise neredeyse yeni Haçlı saldırısıyla birlikte ortaya çıkan yan kavgalarla örülen şuubistan ve taifistan duvarlarıyla birlikte neredeyse önümüz de kesilmeye başlanmıştır. Kim yaptığını bilmiyoruz ama gün ortasında Bağdat elçiliğimizi ateş çemberine alıyorlar. Biz bayrağımızı Basra’ya dikelim derken birileri Bağdat’ta bize pusu kuruyor ve istenmeyen adam muamelesi yapıyor. İhab Şerif örneğinde olduğu gibi acaba bizi arkadan vuran kim? PKK bazlı şuubistan modeli mi yoksa önümüzü kesen Bush’un kuvvet verdiği yeni taifistan cereyanı mı? Velhasıl Bush’un yeni Haçlı seferinin faturası kendisine de bölgeye de çok pahalıya mal olmuştur. Bir de Şerm el Şeyh de kalkmış Türkiye’yi övmesin mi? Hükümet canibinden birileri de ölüm öpücügüne mal bulmuş mağribi gibi sarılıyor. Hâlâ bizi model olarak göstermekle ne yapmak istiyor? Galiba dağarcığında model, sadakında ok kalmayınca yüzde 47 oy almış bir partinin kapatılma sürecinde olduğu bir ülkeyi model olarak takdim ediyor. Tek kelime ile utanmaz. O da aslında çaresiz. Gölge etmesin başka ihsan istemeyiz. Türkiye ve potansiyel evleğinde olan Arap dünyası ne pahasına olursa olsun Bush’un Haçlı seferini sonlandırmayı ve bölge üzerinde Amerikan gölgesini kaldırmayı vazife bilmeli ve birinci vazifesi olarak görmelidir. Aksi takdirde bölgeye huzur yok.
Yeniden insiyatifi ele almadıkça bölgeye huzur gelmeyecektir. Bunun için de dinine bağlı, aynı zamanda çaplı liderlere ihtiyaç var. Şaka değil.
21.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|