Yusuf Bey: “Sabah ve ikindi namazlarında imam selâm verdikten sonra cemaatin saf düzenini bozması caiz midir? Bu esnada meleklerin tesbit yapmalarından dolayı dağılmamanın daha evlâ olacağı söyleniyor. Doğru mudur?”
Meleklerin cemaatle namaz kılanlar ile ilgili tesbitleri imamın selâm vermesi ile birlikte sona erer. Esasen sona ermemiş olsa bile, biz meleklerle ilgili böyle bir fizik ötesi tahminle hareket edemeyiz. Onlar kendi görevlerini, kendilerine verilen kriter ve ölçüler çerçevesinde eksiksiz yaparlar. Biz de bize verilen görevleri yapmakla yükümlüyüz. Namaz meselesinde önemli olan, farz namazları mümkün mertebe cemaatle kılmaya devam etmektir. Cemaatle kılınan farz namazlarda imam selâm verdikten sonra saf düzenini bozmakta hiçbir sakınca yoktur. Selâmdan sonra cemaat tesbihini dilediği gibi çekmek üzere saftan ayrılabilir. Saf düzenini sıkı tutmanın fazileti, selâm verinceye kadardır.
***
Şengül Şirin: “İçkili ölen kişinin hali ne olur? Namazı kılınır mı? İçki içen insanın ağzından kırk gün iman girmezmiş sözünün aslı nedir?”
1- İnanan, fakat günahkâr bilinen bir insanın hiç tövbe etmediğini ve tövbesinin makbul olmadığını varsayamayız!
2- Kul ile Rabbi arasına hiç kimse giremez!
3- Kulun akıbetini Rabbinden başka hiç kimse bilemez. İnsan–eğer yakınlarının akıbetinden endişe ediyorsa—yakınları için ancak duâ edebilir.
4- Kulun Cennete girip girmeyeceği hususu Rabbi ile kendisi arasında bir meseledir. Zahirî günah işlediği görülmekle veya ibadet yaptığı görülmekle bir adamın nereye gideceği konusunda hüküm verilemez! İçkili öldüğünü gördüğümüz bir kişinin tövbe ve pişmanlık durumunu bilemeyiz. Genel çerçevede hüsn-ü zan etmekle yükümlüyüz. Hüsn-ü zan ederek günahlarının bağışlanması için duâ edebiliriz.
5- İçki içen insan eğer münkir değilse, eğer içkinin haram olduğunu inkâr etmiyorsa, ehl-i imandır. Haramı haram, helâli helâl bilen bir kişinin imanı günah işlemekle kırk gün değil, bir dakika bile gitmez. Bu sözün aslı esası yoktur.
***
Uğur Bey: “Damat adayında, ne gibi şartlar aranmalıdır?”
amat veya gelin adayımızda aramamız sünnet olan en öncelikli vasıf dindarlığı, güzel ahlâkı ve iyi huylu olmasıdır. Peygamber Efendimiz (asm) buyurmuştur ki: “Dinini ve ahlâkını beğendiğiniz bir kişi sizin ailenizden bir kadına talip olursa onu evlendirin. Şayet yapmazsanız, yeryüzünde büyük fitne, fesat ve bozgunculuk olur.”
Dediler ki: “Ya Resulallah! Malı yoksa?”
Peygamber Efendimiz (asm) yeniden:
“Dinini ve ahlâkını beğendiğiniz bir kimse sizden bir kadına talip olursa, kadını ona nikâhlayın” buyurdu ve bunu üç defa tekrarladı.1
Yine Peygamber Efendimizin (asm); “Kadın üç sebeple nikâh edilmektedir. Bunlar: Malı, güzelliği ve dini. Sen dinine bağlı olanı tercih et ki, iki elin rahat etsin”2 hadis-i şerifi damat seçiminde de önemli ölçüler verir. Nitekim damatlar için de bu vasıfların tercihe en şayan olanı, dindar olmasıdır.
Eğer dindar olmaya temayülü var ve kötü alışkanlıkları bulunmuyorsa, böyle adaylar da tercihe değer bulunabilir.
DUÂ
Ey Rafiü‘d-Derecât! Ey dereceleri yükselten! Ey her bir adıma en az on basamak terfi veren! Ey küçücük de olsa hiçbir hayrı hor ve hakir görmeyen! Ey her zerrecik iyilik ve hasenatı yüklü sevapla tezyin eden! Ey her Kendine yöneleni kabul eden ve rahmetle kuşatan! Ey yüksek lütuflar Sahibi! Ey yüksek ikramlar Sahibi! Ey yüksek dereceler Sahibi Allah’ım! Elimde avucumda bir zerrecik makbul amel yok! Günahlarım ufkumu kapattı, gönlümü acıttı, gözümü kararttı! Günahlarımı bağışla! Taksirâtımı affeyle! Rahmetinden eli boş çevirme! Katındaki derecemi düşürme! Beni kendine yönelt! Lütfet; katındaki derecemi artır! Âmin.
Dipnotlar:
1- Tirmizî, Nikâh, 3
2- Tirmizî, Nikâh, 4
24.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|