Nuri Maliki’nin İran ziyaretinin yankıları devam ediyor. Daha önce sürgün yıllarını İran’da geçirmiş olan Maliki’nin İran’a kayıtsız kalması mümkün değil. Onu tanklarıyla Bağdat’ta iktidara taşıyan velinimeti Amerikalıları unutması da kabil değil. Bundan dolayı, çatışmadığı müddetçe sürdürebildiği kadar çifte sadakat politikasını sürdürecektir. Ya çifte sadakati sürdürme imkânı kalmayınca ne yapacak? İşte bu nazik vaziyeti Iraklı Kürt politikacılarından Mahmut Osman tasvir ediyor: “Kesinlikle Maliki’nin yerinde olmak istemezdim...”
Maliki, Irak’ın İran’a saldırı için üs olarak kullanılmayacağının garantisini vermek üzere Tahran’a gidiyor. Ali Hamaney ise bu münasebetle ona: “Bölgedeki en büyük pürüz Amerikan askerî varlığıdır. Amerikan rüyası Irak’ta bozguna uğrayacak ve tuz buz olacaktır” diyor. Çok ilginç, İran bölgedeki bütün vekillerini yeni bir Irak-ABD anlaşmasına imkân vermemek üzere seferber etti. Irak ile ABD arasında 2008 sonrasını dönemi düzenleyecek ve kapsayacak üsler ve güvenlik anlaşmasına mani olmaya çalışıyor. İki de bir siperden çıkan ve sonra siperine avdet eden ‘Mehdi Ordusu’ Lideri Mukteda Sadr da patronları namına Maliki’ye uyarılar gönderdi. İran, Irak’ta bu şekilde skala biçiminde çalışıyor. İran’ın, Irak’taki bütün müttefikleri veya doğru tanımıyla vekilleri koro halinde Amerikan varlığının temdidine itiraz etmeye başladılar. Mukteda gibi 2005 ve 2006 yıllarından sonra karargâhına çekilen ve görünmez adam olan Sistani de yeniden ortaya çıktı ve Amerikan varlığının uzatılmasına karşı olduğunu ilân etti. Şiî cephede tam bir ittifak var. Maliki’nin öteki yüzü kabul edilebilecek olan Abdülaziz Hekim bile beklenmedik bir şekilde Amerikan cephesini terk ederek anlaşmaya karşı çıktı. Maliki gibi bir ayağı Tahran ve diğer ayağı Washington’da olan Hekim de ABD ile istisnaî ilişkilerine rağmen Amerikan askerlerinin 2008 sonrasında görev süresini uzatacak anlaşmaya karşı olduğunu söyledi. Haklı olarak en çok çekindikleri husus Japonya, Kuzey Kore ve Almanya’daki gibi Amerikan varlığının onlarca yıla yayılması ihtimali.
Burada dikkatlerden kaçmayan husus, İran ve uzantılarının veya vekillerinin takiyye politikası mı dersiniz, yoksa Emevi politikası mı dersiniz içi başka dışı başka politikalarının varlığı. Sözgelimi, tam da Ali Hamaney’in bu yöndeki sözleri uydularda uçuşurken ve yazılı basında tab edilirken el Cezire Kanalı ilginç bir haber neşretti. Buna göre, işgal öncesinde Irak’taki Amerikan ajanlarını devşiren ve onları çifte bir şekilde kullanan İran rejimi Irak’ın nükleer ve kitle imha silâhlarıyla ilgili çalışmalarını abartarak Amerikan yönetimini idlal etmiş ve yanlış yönlendirmiş (El Cezire: 10: 45, 11 00, 10/6/2008 Mira’tus’sahafa veya basından seçmeler). Bu anlamda Pentagon’un adamı olarak iştihar eden Ahmet Çelebi gibiler akla gelebilir. Zira Çelebi ile ilgili yazılan kitaplarda ondan savaşın asıl mimarı olarak söz ediliyor. Yalana doymayan Neoconlara doyacakları kadar yalan servisi yapmış. Yani İranlılar bir şekilde işgalin pişirilmesinde katkıda bulunmuşlar. Şimdi de Amerikalıları çıkartarak Irak’ta tek kalmak istiyorlar.
***
Çok ilginç bir şekilde, Paul Bremer Hatıratında Ayetullah Sistani’den sitayişle bahsediyor ve onunla ilgili çok övücü ifadeler kullanıyor ve işlerini kolaylaştırdığını söylüyor. Ne zaman ki Sünnî direniş boy veriyor ve 2005 tarihinde hazırlıklı olan Şiilerin siyasî iktidarı ele geçirmesi için Amerikalıları seçime zorluyor. Planlarını bozuyor. Böylece Kaide Sünnileri fizikî olarak vurup perişan ederken Sistanî de siyasî olarak vuruyor. Şimdi ise Sistani yeniden ortalığa çıkarak Amerikalıların çekilmesini istiyor. Elbette bu noktada sanırım Kürt yönetimi dışında bir mutabakat da var. Şiîisi, Sünnîsi Amerikan varlığını temdit edecek bir anlaşmaya karşı. Hey’etül’l ulema ötedenberi Amerikalılar çekilsin biz kendi göbeğimizi kesebiliriz diyordu. İran’ın, Bağdat Büyükelçisi Kummi de ABD-Irak hükümeti arasındakti temdit anlaşmasına karşı olduklarını açıkladı. Amerikalılar da İran’ın kaygılarını dikkate almış görünüyorlar. Maliki üzerinden pazarlık yürütüyorlar. Tadil edilmiş yeni anlaşma taslağında Amerikan birliklerinin ancak Irak hükümetinin onayı dahilinde harekete geçebileceği karara bağlanıyor. Ve ayrıca, Irak topraklarının komşu ülkelere karşı saldırı üssü olarak kullanılmayacağı kaydediliyor. Peki Irak toprakları İran’a veya diğer komşu ülkelere karşı kullanılmayacaksa kime karşı kullanılacak? Bunun cevabı da bulunmuyor.
***
Inter Press Service tarafından dolaşıma sunulan Gareth Porter’ın ‘Pentagon halted Cheney ploy to start war with Iran’ başlıklı yazısı, 2007 yazında Cheney’in ülkesini İran’a karşı baskın bir savaşa hazırladığı, ama bu planı Pentagon’un önlediğini ortaya koyuyor. Cheney’in bu planını sızdıran eski bir diplomat olan J. Scott Carpenter. Ama Cheney Pentagon’un engeliyle karşılaşmış. Maalesef Cheney gidene kadar bozgunculuk şansını deniyor. Debkafile gibi komploculuğuyla ünlenen EIR dergisine göre Cheney ve Eliot Abroms yeni bir Seykes-Picot iklimi meydana getirmek için bölgede iç savaşları körüklüyorlar. Sözgelimi, Hamas ile Fetih arasında böyle bir savaş yine onların tasavvurları. Bölgede gayri ahlâkî politikalar kaim ve hedefe varmak için her yol mübah olduğu müddetçe ABD ve İsrail’in işleri kolaylaşacaktır. Fakat netice itibarıyla zor oyunu bozacaktır. Ve ABD’nin oyun üzerine kurulu seçenekleri gün geçtikçe zayıflamakta ve elindeki kozları teker teker elden çıkmaktadır.
11.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|