Deniz Ülkü Arıboğan bir gazetede, babası Mahir Kaynak ile aralarındaki bakış farkı aralığını analiz ederken şunu söylemişti: Babam kurumsal ve yapısal bir gözlemle ve güzlükle bakıyor. Ben ise konjonktürel olarak bakıyorum…”
Bu açı farkı ise değişim ile değişmez arasındaki sınırları tayin ediyor, belirliyor. Kurumsal bakanlar genel olarak değişmezliğin egemenliğine inanırlar. Konjonktürel bakanlar ise değişimi görürler ve yakalarlar. Gerçekten de öyle. Türkiye Soğuk Savaştan çıktığı halde hayatını o dönemde geçirenler bir türlü o dönemden çıkıldığına anlayamadılar ve ABD’nin her şeye kadir olduğuna inandılar. Kendileri o dönemin algılarının esiri olmaya devam ettiler. Bu refleksi biraz da Süleyman Aleyhisselam vefat ettiği halde onun vefatından bîhaber olan duvar ustası cinlerin hâlâ çalışmaya devam etmeleri kıssa ve örneğinde görebiliriz. Ancak güve Hazreti Süleyman Aleyhisselam’ın asasını yediğinde durumun farkına varan cinler çalışmayı bırakmışlardır. Zira talimat sona ermiştir. Dolayısıyla alışkanlıklar bazen bakış açısını bulandırır ve gerçeklerin görülmesini perdeler.
Değişim ve beka zamanın ruhudur. Almanlar buna ‘zeitgeist’ diyorlar. Yani zamanın ruhu. Tuzruhu gibi bir de zamanın ve zamanların ruhu vardır. Zamanın ruhu hem sosyolojik olarak hem de psikolojik olarak değişir. Sözgelimi, sosyolojik olarak 20 veya 30 yıl içinde nesillerin algısı ve alışkanlıkları değişir. Zamanın ruhu belirli periyodlarla yenileniyor ve değişiyor. Bununla birlikte, yaşlanan insanlar değişen zaman diliminde değil de kendi zamanlarına yaşarlar. Bu zamanın akışkanlığından kopmadır. Damarların teressübat sonucu akışkanlıklarını kaybetmesi gibi. Sosyolojik boyutta anakronizm olduğu gibi psikolojik boyutta da anakronizm vardır. Kur’ân buyruğuyla ‘erzelü’l ömr’ periyodu da insanın artık hayattan ve zamandan kopmasıdır. Mazisine ve hatıralarına gömülerek yaşar. Dolayısıyla kuşakların veya nesillerin çatışması aynı anlamda zeitgeistların çatışmasıdır.
***
Barack Obama ile birlikte ABD de, yeni bir zeitgeist dönemine girmiş bulunuyor. Demokratların Hillary yerine Barack Obama’yı tercih etmeleri değişimi ve bu değişim ruhunu temsil ediyor. Dolayısıyla, ABD yeni bir döneme doğru giriyor. Bu dönemin irhasatını hisseden medeniyetler çatışması teorisyeni Huntington ‘Who are we?’ kitabıyla endişelerini dile getirmişti. 1994 yılından beri Türkiye’nin periferisinde olan kesimlerin merkeze yürümeleri gibi artık Amerika’nın tutunamayanları veya derkenarında yaşayanları da merkeze doğru yürüyor.
Bunun realpolitikaya da yansımaları ve getirileri olacaktır. Bu itibarla, Barack Obama değişimin adresidir. Yahudiler ve diğerleri, değişirken yozlaştırma metod ve yöntemleri izleseler bile bunda pek muvaffak olamayacaklardır. Elbetteki geçiş sancılı olacaktır, ama zorlamalarına rağmen genel istikametinde sapma olmayacaktır.
***
Birileri eski alışkanlıkla birlikte, ‘Barack Obama ile bir şey değişmeyecektir’ kanaatinde. Bu kanaatlerini seslendiriyorlar. Eski tas eski hamam diyorlar. Zeitgeist, yani zamanın ruhunu dikkate alanlar ise ‘eski hal muhal ya yeni hal ya izmihlal’ diyorlar. Barack Obama Hillary’nin yanına almış olduğu Yahudi lobisinin desteğini kazanabilmek ve McCain’in temsil ettiği kurumsal ve mahalle baskısını aşabilmek için İran ve Kudüs konusunda sürpriz açıklamalarda bulundu ve söylemini değiştirdi. Bununla birlikte, bu, genel istikametten bir sapma olarak görülemez. Zira zamanla zamanın ruhu mahalle baskısını da değiştirecek ve tersine çevirecektir.
Dolayısıyla kurumsal ve yatay bakanlar zamanın durduğu vehmiyle yaşayacaklardır. Halbuki İslâmî anlayışta sosyolojik değişim ve onun ötesinde medeniyet değişimi dairesel ve döngüseldir. Elbette dikey boyutu ve zamani veya konjonktürel boyutu görüp de yatay boyutu göz ardı edenlerin de yanılsamaları olacaktır. Bu itibarla, Yahudi lobisi geçen dönemi ve yatay boyutu, Barack Obama ise dikey boyutu ve konjonktürü yani zeitgeiyt’ı temsil ediyor. Yahudiler geçmişi, Obama geleceği temsil ediyor. Bu anlamda, Obama karşıtları zeitgeith’a ya da dehre küfredebilirler. Bununla birlikte, elbetteki McCain’in seçimleri kazanması da ihtimal ve hesap dahilindedir ve yatay konumun refleksi olacaktır. Fakat Obama’ların yükselişi daha fazla ötelenemez. Bir konuşmamda ifade ettiğim gibi Obama engellenebilir, ama Obama’lar engellenemez.
Prof. Dr. Haluk Ulman, Obama’nın gelmesi halinde bile bir şeyin değişmeyeceğini ve eski tas eski hamam durumunun devam edeceğini öngörmektedir. Bu zamanın ruhunu görmemek ve değiştiğini fark etmemektir. Halbuki güneş gibi zaman hergün yeniden ve yeni müjdelerle tulu ediyor, doğuyor.
08.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|