Teröre karşı ipekten duvar
Diyarbakır’da ipek böceği üretimi projesini biraz açar mısınız? Bu fikir nasıl doğdu?
Diyarbakır’da işsizliğin önüne geçmek için bir proje başlatmıştık. Şu anda hedeflediğimiz üretiminin yüzde 40’ına gelindi. Terörle mücade konusunda önemli bir iş sahası açtık. Kulp ilçesinde şu anda bu işi yapıyoruz. 2007 yılında Kulp ve köylerinde toplam 600 bin YTL bir para dağıttık. Bölge için çok iyi bir gelir. Tahminimiz o bölgelerdeki projelerden geri dönüşümü olan tek proje budur. Güneydoğu’da bu projeyi yaygınlaştırmak için sürekli çalışıyoruz. Bölgesel toplantılar düzenliyoruz. Kulp ilçesinin dışındaki bölgelere de yaymaya çalışıyoruz. Ama Kulp’da bunun tarihi var. Tarihde de bu bölgede ipek üretimi yapılmış. Bölgede dut ağacı da var o yüzden burada üretim kolay oldu. Ama diğer ilçelerde de yapılabilir. Lice gibi yerlerde bu işi teşvik ediyoruz. Ama zorlanıyoruz. Ama olacak. Bütün çabamız o yönde. Birleşmiş Milletler Gıda Fonu (FAO) ile birlikte yürüttüğümüz bir projemiz var. 2008 yılında onaylanmasını bekliyoruz. Modern üretim tekniklerine ilâve olarak yer sorunlarımızı aşarsak üretimimiz de artacaktır.
Küresel ısınma ve kuraklık İpek böceği üreticilerini de etkiledi mi?
Kuraklık bizim üretimimizi de etkiliyor. Bu konuda şöyle bir çalışmamız var: Bizim koza üretimimiz doğal bir ürün. Çiftçimiz bilinçli olsa organik üretime geçme şansımız da var. Bizler iki senedir bedelsiz dut fidanı dağıtıyoruz. Bu sene (2007) toplam 170 bin adet fidan dağıtmış olacağız. Bunları hep dağlara diktiriyoruz. İnşallah Türkiye faydalı olur. Keşke çiftçilerimiz koza üretimine yönelse. 2007’de doğal şartlardan dolayı istediğimiz üretime gelemedik.
2008 yılı hedefleriniz nelerdir?
2008 için yaklaşık yüzde 10’luk bir ürün artışı hedefimiz var. 2008’den itibaren Ar-Ge çalışmalarına daha çok önem vereceğiz. Bunun birçok yönü var. 1- Sahada çiftçimizin eğitimini arttıracağız. 2- Tohum ıslâhı çalışmalarına çok ağırlık vereceğiz. Bu yönde iki tane projemiz olacak. Birisi FAO ile yürüttüğümüz bir projemiz. İkinci bir projemiz ise üniversite ve TÜBİTAK ile birlikte yürüttüğümüz gen projesi bu devam ediyor. Bir başka projemiz Birleşmiş Milletler Kalkınma Ajansı’na sunduğumuz bir projemiz var.
BM’ye sunduğunuz projenizin detaylarını biraz açar mısınız? Neleri hedefliyorsunuz?
Bu büyük bütçeli bir proje. Anadolu’daki belli bölgelerde ortak ipekböceği besleme evleri oluşturmayı düşünüyoruz. Kısa sürede üretimin artması için bu proje önemli. Mesele bir üreticinin bir paket ipekböceğine bakma imkânı varsa ortak bakım evinde 4 pakete bakma imkânı olacak. Geçen sene iki genç arkadaş bir boş depo kiraladılar. İçine de tahtadan kerevit dediğimiz rafları yerleştirdiler. Yaklaşık 15 bin YTL’lik bir üretimleri oldu. Kısa vadede bu ve buna benzer planları devreye soktuk. İnşallah sonucu hayırlı olacak. Bu süreçte bizim yapmamız gereken çiftçimizi ikna etmek. köylülerimizi üretime ikna etmeliyiz. Tarım Bakanlığı bize gereken desteği sağlıyor. Üreticimiz de fiyatlardan memnun. Bizim şu anda tek sorunumuz çiftçiyi daha fazla üretime katmak.
Sentetik ipek üretimi gerçek ipek üretimini nasıl etkiledi. Sizin bu konuda düşünceniz nedir?
Her şey ipekle oldu. İpeğin başına 10 sene 15 sene önce ne geldiyse şu anda tekstile geldi. Bizim açımızdan baktığımızda ipek kumaş kullanımı eskisi gibi devam etseydi piyasa daha da gelişirdi. Fiyatlar çok daha artardı. Üretimimiz de artmış olurdu. Yani bu iş arz-talep ve piyasa sorunu. Eskiden hatırlarız Bursa’da çoraba kadar ipekten yapılırdı. Şu anda ipekten yapılma sadece kravatlar kaldı. Bir de hanımların başörtülerinde kullanılıyor ama bunların çoğu da sentetik. Bu durum üretimi çok olumsuz etkiledi. Türkiye’de ipekçiliğin çöküşünün iki tane sebebi var. Bir Çin. İki bizim Türki cumhuriyetlerin bağımsızlıklarını almasıyla birlikte oralardan buralara çok ucuz ipek geldi. Bütün piyasalar alt üst oldu.
Türkiye’nin statejik tarım ürünlerinde temel politikası nasıl olmalı?
Türkiye özellikle tarımda doğru politikalar ve doğru uygulamalarla bence daha iyi noktalara gelecek. Ben bunu şöyle söylüyorum: Türkiye’nin sanayileşmeye değil tarıma ihtiyacı var. Tarım açık bacasız bir sanayi. Nasıl ki turizm öyle. Turizmin yanına tarımı da koyabilirsiniz. Türkiye burada bir hata yapıyor. Bursa bunun bir örneğidir. Bursa, sanayinin en son gireceği yerdir sanayi girmiştir. Tercihi siz yapın kaybettiğiniz bir doğa. Çocuklarımıza bırakamayacağımız bir yeşillik. Bizim çocukluğumuzdan çok farklı bir Bursa var artık. Bursa’yı şöyle hayal edin. Sanayi girmemiş. Nüfusu 400 binlerde kalmış. Ovasında tamamen tarım yapılıyor. Eski Bursa’nın özellikleri korunmuş. Uludağ var. Bir turizm ve tarım kenti olduğunu düşünün. Burası dünya çapında bir kent olabilirdi. Türkiye bu zenginliklerini çok iyi kullanmak zorunda. AB iki konuda kısıtlama istiyor Türkiye’ye karşı. Birincisi serbest dolaşım hakkı. İkincisi ise tarım ürünlerinin serbest dolaşımı. Neden çünkü Türkiye’nin kapasitesini ve gücünü biliyor.
Dünyadaki ipek böceği üretimi ile Türkiye’yi kıyasladığınızda bulunduğumuz nokta yeterli mi?
Dünyada üretimin en fazla olduğu ülke Çin. Çin’in yaklaşık 700 bin ton yıllık yaş koza üretimi var. Çin’in bu üretimine karşılık Türkiye’nin üretimi sadece 150 ton. Türkiye’nin en yüksek olduğu dönemlerdeki üretimi ise 2000 ila 2 bin 250 ton civarında. Çin her zaman en büyük üretici olmuş. Çin’den sonra bunun en büyük üreticisi Hindistan’dır. Çin ürettiği ipeği aynı zamanda satan bir ülkedir. Ama Hindistan en büyük ikinci üretimi yapan ülke olmasına rağmen en büyük ithalatçı ülke konumunda. Bunun da sebebi Hindistan’a ipeğin günlük yaşamda kullanılıyor olmasıdır.
Türkiye’nin ipek ticaretindeki yeri nedir?
Türkiye açısından bakarsak ipeğin kullanıldığı asıl alan ipek halıdır. İpek halı deyip geçmeyelim senede yaklaşık 200-250 milyon dolarlık bir ihracat gelirimiz var resmî kayıtlarda. Bu Türkiye’nin avantajlı olduğu birkaç sektörden birisidir. Türkiye’nin yıllık ipek ithalatı 200-250 ton civarındadır. Türkiye’de üretilen yerli dediğimiz ipek üretimi ancak 20 tonu buluyor. 200-250 ton civarında ipeğin ithalatının Türkiye’ye maliyeti yaklaşık 3 milyon dolar civarındadır. Bunun karşılığında 300 milyon dolarlık ipek halı ihraç ediyorsunuz. O zaman ne oluyor? El emeği işin içine girdiği için rakam çok artıyor. Yani katma değer ilâve edip ihracat yapıyoruz. Hem de insanlara iş temin edilmiş oluyor. Böyle bir ticarî boyutu da var bu işin. Dünya ipek ticaretindeki bizim yerimiz bu.
Kozabirlik olarak önümüzdeki 10 yıllık hedefiniz nedir?
Biz Kozabirlik olarak önümüzkie 10 yıl için şöyle bir hedef koyduk. Şu anda 20 ton olan üretimi çok daha yukarılara çekmek. En azından 100 tonlara çıkarmak. 10 Yıllık bir master planımızda böyle bir hedefimiz var. Hükümetin desteğiyle koza hayvancılık destekleri kapsamına alındı. Bu sayede önümüzü de artık rahat görüyoruz.
Köylünün ürettiği kozaları nasıl satıyor?
Biz köylünün ürettiği koza ister 5 gram, ister yarım kilo olsun alma garantisi veriyoruz. Biz tüm ürünlerde alım garantisi veriyoruz. Ödemelerimizi de peşin veriyoruz. Bu kozaların bakımını bizim atıl iş gücü dediğimiz çocuklar ve yaşlılar da yapabiliyor. Ünetimde tarlada çalışma imkânı olmayan insanları da bu işte çalıştırabiliyorsunuz. Yani emek yoğun bir iş değil. Sadece son bir haftada çok fazla yaprak yiyor. Bu son haftalık dönemde gün de bir kaç kez tarlaya gidip dut dallarını kesip getirmeniz gerekiyor.
SON
Herekeli Halıcılar dünyaya açıldı...
Dünyada adını Türk markası olarak duyuran ilk ürünlerden biri olan ve günümüzde hâlâ aynı ihtişamıyla kabul gören, dünyanın en kıymetli el halısı olarak kabul edilen Hereke halısının geçmişi 1843 yılına dayanmaktadır. Osmanlı sanayiinin ilk modern fabrikalarından biri olarak kabul edilen Hereke Fabrika-i Humayun-u, Hereke halıcılığının doğduğu yer olmuştur. Önceleri Dolmabahçe sarayında kullanılmak üzere jakar ve benzeri kumaşların üretimlerini gerçekleştiren Hereke Fabrika-i Humayun-u’nda halı üretimi, 1890 yılından itibaren fabrikanın başına getirilen Hacı Akif Bey’in Anadolu’nun çeşitli bölgelerinden getirttiği halı ustalarının katkılarıyla ortaya çıkmıştır. İlk üretimleri Dolmabahçe Sarayı için tasarlanan Hereke halıları, 1894 yılında Lyon, Brüksel ve Torino sergileri gibi tanınmış birçok uluslar arası fuarlarda bütün dünyanın tanıdığı “en kaliteli el dokuması halısı” ünvanını haklı olarak kazanmıştır. Cumhuriyet döneminde Fabrika-i Humayun-u’nun Sümerbank Halı ve Kumaş Fabrikası haline dönüştürülmesi sonucu bir müddet yapısal uyum sorunu yaşayan Hereke halıcılığı, 1950 yılında zamanın cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın katkıları ve özel sektörün gayretleriyle, dünya halı literatüründe zirveye çıkmış, ülkemizin dünyaya tanıtımında önemli bir rol oynamıştır. 1990’lı yıllara kadar yapılan yaklaşık 70 milyon USD/yıl gibi bir ihracat rakamıyla ülkemiz ekonomisine önemli katkılar sağlamıştır. 1980 yılından itibaren ülkemizde uygulanmaya başlanan ekonomik politikalar Hereke halıcılığının dış pazar bulma şartlarını olumsuz yönde etkilemiştir. Hereke halısının yanı sıra ülkemizin önemli girdilerinden biri sayılan Türk ipekçiliğinin de yok olmaya başlaması, dünya el halı pazarındaki liderliğin başta Çin olmak üzere Uzakdoğu ülkelerine kaptırılmasına ve rekabet edilemez hale gelinmesine yol açmıştır. Yaşanan olumsuz şartlar başta istihdam olmak üzere Hereke’nin bütün ekonomik, sosyal ve kültürel hayatını önemli ölçüde etkilemiş, ihracat 70 milyon USD/yıl seviyesinden 20 milyon USD/yıl rakamlarına inmiştir.
Hereke halıcılığını eski ihtişamlı günlerine döndürmek ve daha ileri seviyelere getirmek amacıyla Hereke Halıcılar Derneği kurulmuştur. Dernek ticarî kaygılardan uzaklaşarak, Hereke halıcılığını severek, inanarak, düzenli ve planlı bir şekilde tanıtmanın gayreti içindedir. Derneğe, konu ile ilgili olan yerli ve yabancı çok sayıda san'atsever, bu dünya san'atını yaşatmak bilinciyle sahip çıkmaktadır. Hereke Halıcılar Derneği’nin öncelikli hedefi, Hereke’yi ve Hereke halıcılığının tarihî kimliğini öne çıkartarak uluslar arası tanıtımını yapmaktır. Dernek bu amaçla, uluslar arası alanda tanıtımı sağlayacak video ve dijital ürünler hazırlama konusunda faaliyetlerini yoğunlaştırmıştır.
Derneğin hazırlamakta olduğu video ve dijital ürünlerin öncelikle ulusal televizyonlarda, daha sonra Amerika ve Avrupa televizyonlarında da gösterime sunulması planlanmaktadır. Tarihten gelen kıymetiyle nadide bir el san'atı olan Hereke halılarının kalitesine ve geçmişine yakışır bir kimlik kazandırılması fikrinden yola çıkan Hereke Halıcılar Derneği, her halıya bir sertifika verilmesine karar vermiş ve konuya ilişkin gerekli hazırlıkları tamamlamıştır. Yapılan titiz çalışmalar sonucu, her halının fotoğrafının bulunduğu bir belge ile yine belge üzerinde özel matbaa işlemleri yapılarak gerçekleştirilen, altın varak gofre baskı ve özel hologram işlemleri ile sertifikaların taklit edilemezliği sağlanmıştır. Derneğin İngilizce internet adresinde (www.hereke.com) Hereke halı san'atı ve tarihi hakkında bilgi edilinebilir. Sitede yer alan bilgiler ışığında, Hereke halılarının bütün özellikleri öğrenilebildiği gibi, sitede yer alan fotoğraflar sayesinde insanlar aldıkları halının orijinal olup olmadığını şüpheye yer vermeden anlayabilecektir. Hereke’de Kocaeli Üniversitesi Hereke Halıcılığı Araştırma Birimi kurulmuştur. Bu anlamda, derneğin kendi bünyesinde yapacağı ürün ve desen geliştirme çalışmalarına Kocaeli Üniversitesi’nin katkısının büyük olacağı tahmin edilmektedir. Derneğin, Hereke halısının üretilmesinde önemli bir yeri olan ipek üretimi için, yok olma aşamasında bulunan Bursa koza ve ipekçiliği hususunda da çalışmaları bulunmaktadır. Dernek, Kozabirlik ve benzeri kurumlara sağlanacak destekle ipekböcekçiliğini yaşatılabileceğine, böylece ipek ithalatı için yurtdışına ödenen ulusal servetin yeniden Türk üreticilerine aktarılması mümkün olacağına ve halıların da tamamen Türk üretimi olmasının sağlanacağına inanarak çalışıyor.
-HEREKE’NİN İPEKLE KESİŞEN TARİHİ-
Türk ipeğinin Dünya’da saygınlık kazanmasına sebep olan Hereke halılarıdır. İstanbul’a karayolu ile yaklaşık 1,5 saatlik bir mesafe de bulunan Hereke ilçesinde 1800’lü yılların başından itibaren üretilmeye başlayan Hereke İpek Halıları halen dünyada çok önemli bir markadır. Osmanlı Saraylarına halı, perde ve döşemelik kumaş üretmesi için 1843 yılında kurulan halı fabrikası halen Hereke ilçesinde üretimine devam etmektedir. Hereke halılarının diğer ipek halılara göre en büyük özelliği parlaklığı ve sıklığıdır. Türkiye’nin coğrafî şartlarından etkilenen Türk kozasından çekilen ipeğin kendine has parlaklığının yanında, Türk düğümü olarak adlandırılan çift başlama ile dokunan halıların güzelliği bütün Dünya’ca bilinmektedir. Türk düğümü olarak adlandırılan çift düğüm ile dokunan Hereke halılarının bu sayede uzun ömürlü ve dayanıklı olması sağlanır. Yalnızca Hereke san'atı içinde kullanılan bu düğüm tekniğinin taklit edilemeyecek kadar özel olması sebebiyle, başka hiçbir halı Hereke halısı kadar dayanıklı ve sağlam olmamaktadır. Hereke halı desenleri bugün hâlâ Osmanlı döneminde başlayan Türk süsleme san'atları tarzı geleneğini sürdürmektedir. 1970 yılında 1000 m2 olan Türkiye’nin toplam ipek halı üretimi, 1979 yılında 3.500 m2’ye çıkmıştır. İpek halı sektöründe görülen bu canlanma ile beraber 1980 yılından itibaren üretilen kozaların tamamından ham ipek çekilerek ipek halı imalatında kullanılmaya başlanmış, 1986 yılında ipek halı üretimi 47.000 m2 ‘ye ulaşmıştır. Böylece koza ihracatının yerini tamamen ipek halı ihracatı almıştır. Bu durum aynı zamanda ham ipek üretimini de arttırmıştır. 1980’li yıllarda görülen bu artışın en büyük sebeplerinden birisi de Bursa’da 1980 yılında kurulan, döneminin Avrupa’daki en büyük kapasiteye ve en modern teknolojisine sahip ipek çekim ve büküm fabrikasıdır. Kozabirlik’e (ki o dönemde Devlet kontrolünde bir kooperatiftir.) ait bu fabrikada Dünya standartlarında kaliteli ham ipekler üretilerek, halı üreticilerine arz edilmiştir. İpek halı üretiminin ve pazarlamasının büyük bölümü özel sektörce gerçekleştirilmekte olup, Hereke’de bulunan halı fabrikası başta olmak üzere devlet sektörü de bu faaliyetlere katılmaktadır. Halı dokumacılığı atölyelerden ziyade, ipek halı tüccarlarınca seçilen köylerde evlere dağıtılan tezgâhlarda dokunmakta. Halı dokumacılığında genellikle genç kızlar istihdam edilmekte. Ülkede üretilen kozanın büyük bir bölümü ipek halı sektörü tarafından kullanılmakta olup, son yıllarda yerli ipek üretiminin halı sektörünün ihtiyacını karşılayamaması sebebiyle, talep fazlası miktar yurt dışından ithalat yoluyla karşılanıyor. Diğer taraftan üretilen ipek halıların tamamına yakını ihraç ediliyor. Halılar özellikle turistik sahil kesimlerinde bulunan büyük satış mağazaları aracılığıyla satılıyor.
|