Yolların en güzeli senin yolun ey Peygamberim (asm)! Yüce ve aydınlıklı bir yol... Yolların böylesi hiçbir faniye nasip olmamıştır. Yolların sahibi en yüce yolu sana nasip etmiştir Ya Resulallah! Yolların en şereflisi mübarek ayaklarının geçtiği yollardır. Tozların en şanslısı mübarek ayaklarına yapışanlardır. Ne mutlu o insanlara ki, seni o yollarda takip etmektedirler. Keşke o yolda ben de geçme gücüne sahip olabilseydim. Keşke o yolda yürüme liyakatini kesbetmiş insanlardan olabilseydim ben de.
Rabbimden tek dileğim, senin o güzelliklerle bezenmiş, nurlarla aydınlanmış yolunun bir yolcusu olabilmek. En sonda yürüyen birisi de olsam kendimi bahtiyar hissedeceğim. Çünkü biliyorum ki beni kurtuluşa erdirebilecek bu yoldan başka bir yol bulunmamaktadır bu fani âlemde. İstiyorum ki, bu yolun kara sevdalısı olayım...
Sana “Peygamberim” diyebilir miyim, ey Yüce Resûl? Kusurlarımla, hatalarımla senin dergâhına baş koyabilir miyim ey Rabbimin en sevgili insanı? Sana hiçbir insana nasip olmayacak bir şekilde verilen şefaat gölgene ben de sığınabilir miyim ey gözümün nuru? “Sana lâyık oldum” desem yalan olur. Rabbimin bana bahşetmiş olduğu “Ümmetinden biri olma” nimetinin kıymetini bildiğimi söylesem doğru olmaz, belki riya olur. Bu sebeple kusurlarımla, hatalarımla, günahlarımla sana mahcup bir şekilde yaklaşma cüretini gösteriyorum Ey Resûl (asm)!
Sen varken fani insanlara çok yöneldik, çok acizlerden medet umduk. Karanlık yolların yolcularına özendik. Hep zahire baktık, dünya markalı balların zehirli olabileceğini düşünmedik. Çoğu kere bu balları yedik ve büyük acılarla kıvrandık. Bazen uyandık, Rabbimize şükrettik, bazen de geç kaldık Rabbimizden afv ve mağfiret diledik. Düşe kalka gidiyoruz işte. Bütün eksikliğimiz, nurlu ve kurtuluşa götüren Muhammedî yoldan gitmemek, Ebû Cehillerin karanlıklı yollarına özenmek, buradaki tuzakları fark etmemek oldu...
Utanabilecek bir yüz de kalmamıştır bizde. Nurdan rahatsız olan yarasalar gibi Nur-u Muhammedî’den kaçma gafletini gösteriyoruz. Dünyada da ahirette de faydası olmayan fanilerin peşinden koşmak hamakatı biz insanlara ve hatta inananlara arız olmuştur. Zaten asrımızın en büyük hastalığı bu değil mi?..
Dünyamızın sahibini ve bizim için koymuş olduğu kanunlarını düşünmeden dünyadan kâm almaya çalıştık. Bu dünya mektebinin muallimini tanımadan ilim sahibi olabileceğimizi düşündük. Hakikatler menbâı Kur’ân-ı Azîmüşşân’ın yerine safsataları dünya mektebinde tahsil etmeyi kabul ettik. Hep yanıldık, yanıldıkça da perişan olduk. Böylece hayat mektebimizde huzur kalmadı.
Gerçek kurtuluşun nerede olduğunu bildiğimiz halde oraya yönelmekte zorluk çektik. Takatsiz kaldık, çünkü almamız gereken mânevî gıdalarımızı ihmal etmiştik. Gördüğümüz her gerçek, içinde yaşadığımız yalan dünyasından bizi kurtarmak için bir ışıktı aslında. Ama biz gerçekleri önemsemedik, hep yalanlarla avunanların cephesine meyil gösterdik.
Yıllar geçti, yarım asırlar geçti, çok yorgun olduğumu fark etmeye başladım. Dönüp arkama baktığım zaman sadece bir rüya gördüğümü düşünüyorum. Gerçeklerin önümde olduğunu anlamaya başladım belki yeni yeni... Bundan sonra o rüyamda yaşadıklarımı yaşamamam lâzım. Artık ilerde rüyalarımı düşündüğüm zaman sevinmeli, huzur bulmalıyım. Böylece hem geçmişim aydınlıklı olur, hem de gelecekte de aydınlık ufukların beni beklediğini anlayacağım.
“Muhammed”siz (asm) geçen günlerim olmasın artık ey Rabb-i Rahîmim... Ondan başka bir önder peşinde olmayayım. O yüce insanı (asm) ve onun yolundan gidenlerden başka kimseyi kendime yakın bulmamalıyım. Hâlık-ı Rahîmim (cc) ve Rehber-i Ekmelim (asm) ve onları sevenler olsun hep dünyamda... Bana güç ver Rabbim, sadece sana kul olayım, sadece senin sevdiklerinin peşinden gideyim. Başka kimseye yönelmek ve başka kimselerin yolundan gitmek bana haram olsun artık...
02.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|