Soru şu: Anayasa Mahkemesi’nin ‘yetki’sini aşarak, TBMM’nin yaptığı Anayasa değişikliğini iptal etmesi, kanuna dayanmadan devam ettirilen başörtüsü yasağını daha da yaygınlaştırır mı?
Ummuyoruz ve arzu etmiyoruz, ama maalesef yasakçılar bu kararı kendilerine ‘destek’ olarak yorumlayacaklar. Nitekim, yasağı uygulayan üniversitelerin bazıları, hemen bir ‘duyuru’ hazırlayıp yasağın uygulanması konusunda taviz verilmemesini hatırlatmış.
Oysa ‘ders kitapları’nda öğretilen şey, ‘kanun’ları TBMM’nin yaptığıydı. Fiilî duruma bakılırsa Anayasa Mahkemesi kanun tesis etme yetkisi varmış gibi davranıyor. Bu duruma sadece bir-iki parti değil, TBMM’de temsil edilsin-edilmesin bütün siyasî partiler itiraz etmelidir.
Siyasî partilerin de unutmaması gereken bir tesbiti hatırlatalım: “Haksızlık karşısında susma, çünkü sustukça sıra ‘sana’ da gelecek!”
Bazıları, mahkeme kararından sonra Türkiye’nin ‘rahatladığını’ bile söylüyor. Bu benzetme, 1960 ihtilâlinden ya da 12 Eylül ihtilâlinden sonra milletin ‘sevincinden bayram ettiğini’ söylemekten farksız mıdır? Oysa hakikat-i hâl hiç de öyle değil. ‘Millet’ dediğimiz Türkiye’de yaşayan çoğunluk ise, bu karardan ciddî anlamda rahatsız. Ama ‘millet’ten maksat, ‘azınlığın da azınlığı olan bir grup’ ise bu teşhis doğru olabilir...
Uygulanan kanunsuz yasağın anlamsızlığını kavramak için Kars’ta yaşanan hadiseyi hatırlamak yeter. Haber şöyle: “Kafkas Üniversitesi 2007-2008 eğitim öğretim yılı mezunlarını, (...) düzenlediği veda programı ile uğurladı. Üniversiteyi birincilikle bitiren Serkan Aydın’ın annesi Sevil Aydın, oğlunu tebrik etmek için sahneye çıkmak isteyince güvenlikçiler tarafından engellendi. Üniversite birincisi Serkan Aydın, ödülünü aldıktan sonra konuşma yapmak istedi ancak aşırı şekilde heyecanlanınca sözlerini yarıda keserek Sivas’tan gelen anne babasını yanına çağırdı. Ancak annesi başı türbanlı olduğu gerekçesiyle sahneye alınmadı. Anne Sevil Aydın, oğlunun mutluluğunu, oturduğu yerden yaşlı gözlerle izledi.”
Bütün dünya toplansın ve bu uygulamanın ‘doğru’ olduğunu izah etsin bakalım. Etsin de ‘insaflı bir kişi’yi bunun doğruluğuna inandırsın, mümkün mü? Yahu, kanunsuz olarak uyguladığınız yasak ‘öğrenci’leri hedef almıyor mu? Diyelim ki bütün başörtülüleri hedef alıyor. Peki o halde, ‘salon’a başörtüsü ile girebilen bir ‘veli,’ okul birincisi olan oğlunun yanına, ‘sahne’ye niçin çıkamasın? Bu çelişkiyi, bu tutarsızlığı izah edebilen varsa izah etsin de millet de anlasın!
“Bize ne milletten, biz İsmet İnönü gibi ‘Kimse duymasın millet düşmanımızdır’ şeklinde düşünenlerdeniz” diyenler varsa onlara sadece acınır.
Gözü yaşlı, kalbi hisli bütün annelerin ellerinden öper, hayır duâlarını bekleriz... Hem kendimiz hem de milletimiz için...
08.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|