Dünyevîleşmenin ölçüsü ve görüntüsü nedir? Böyle bir ayrımın kesin hatları, belirgin ifadesi, kalıplaşmış şekli var mıdır? Kesreti elde etmek onda boğulmayı zarurî mi kılar, az şeyle de dünveyî olunmaz mı?
Aklın ve kalbin uhrevî olmayan düşünce ve isteklerle işgalidir dünyalaşma… Kalp kabının çürük şeylerle dolmuşluğu, zihin zeminin sinek istilâsıyla kapanmışlığıdır… Lâtifelerin lezzet arzusuyla uyutulmuşluğu, düşüncelerin zevk zoruyla zapt edilmişliğidir…
Fikrin haz ve şehvetle esareti, idrakin sığ hislerle boğulmuşluğudur… Sırrın sahi olana kapanması, gönlün dün ve yarından habersiz bugüne hapsolmuşluğudur…
Düşüncelerde doğar, duygularla beslenir, sonrasında hayata yansır dünyalaşma… “Ben” böbürlenmesi en belirgin ifadesidir; ben yaptım, ben başardım, ben hallettim, ben olmasaydımlı sıralanan saçma sözler…
Sadece lüks evlerde oturmak, lüks elbiseler giymek, lüks yemekler yiyip lüks arabalarla sayfiye yerlerinde seyahat etmek değildir dünyalaşma… Bunları elde edemeyenler de dünyaya sırt çevirenler değildir; elde etme niyeti ve arzusunu taşıyanlar, bir fırsatını bulursam böyle yaparım diyenler de dünyevîdir…
Kesreti kalben terk edebilmektir uhrevî olan; zihni tefekkürle zenginleştirmek, lâtifeleri bâkî olana yönlendirmek, şuuru şükürle doldurmak, vicdanı konuşturmak, hayali arındırmaktır… Gözü haramdan muhafaza etmek, kulakları kem kelimelerden korumak, nazarı çoklukta dağıtmamak, konuşurken hayırdan başka bir şey konuşmamaktır uhrevî olan… Dünyanın göz kırpmasına aldanmamaktır aklı kullanmak, kaybolup gidenin arkasından koşup gitmemektir gönülden sevmek…
Hikmeti muhabbetle karmak, iman gözlüğüyle hadiseleri ibretle seyretmek, uhuvvet ellerle mü’min kardeşine sarılmaktır uhrevî olan… Mahlûkata şefkatle muâmele etmek, Hâlıkına şükür ve hamdle ibadet etmek; dünyanın esmâya ve ahirete bakan yüzünü bulmak; hayatın hakikîsi, hakikatin hayatı…
Fitnelerden kaçmak, dünya ve ahiretin hasenesini aramak, akıl-kalp-nefis dengesini kurmak; sonsuzluk yolcularının bir gölgelikte buldukları saadet…
Dünya; geçici, değişken, kısa, bîkarar, kederlerle dolu… Fakat daimînin izini taşıyor, devamlılığa dönüyor, karardade bir denize akıyor, kemale koşuyor… Esmâ cevelangâhı, ahiretin mümbit bir mezrası… Bu yönüyle bakılırsa dünyevîlikten korunmuş, uhrevîlik kazanılmış olunur…
Bol, bereketli kazançlar duâsıyla...
03.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|