Gündemin en ağırlıklı konusunu, Anayasa Mahkemesinin "üniversitelerde başörtüsü serbestliği" hakkında vermiş olduğu iptal karar ile, halen aynı mahkemede görüşülmesi beklenen "parti kapatma" dâvâları teşkil ediyor.
Hafızaları tazelemekte fayda var. Zira, bu tür dâvâlar daha evvel de mükerrer defa mahkemelik olmuştur. Üstelik, netice hemen hemen aynı olmuştur: Ekseriyetle "Başörtüsü serbestiyetinin reddine" ve "...Partisinin kapatılmasına" karar verilmiştir.
Meselâ, 1989'da ve 1991'de yine tek başına iktidar olan ANAP tarafından YÖK Kànunu'nda yapılan ek madde değişikliği, tıpkı şimdiki gibi aynı Anayasa Mahkemesi tarafından red ve iptal edildi.
Gariptir, bu iptal kararıyla, durum eskisinden çok daha kötü oldu. Anayasada açıkça yasaklayıcı bir madde olmamasına rağmen, bu veto kararından sonra, başörtüsü ile okumak yasakmış gibi algılandı. Üstelik, yasakçı uygulamaların hemen tamamı, bu aleyhteki karara götürülüp dayandırıldı.
Yani, aslında olmayan bir yasak, hatalı bir yol ve sakıncalı bir usûl takip edilmek sûretiyle, âdeta var edildi.
Ne yazık ki, bu keyfî yasak, aynı hata zincirinin yeni bir halkası olarak, bir kez daha canlanarak hortlamış oldu.
İlk kapatma, Millet Partisine
Demokrasi tarihimizin ilk kapatma dâvâsı Millet Partisi hakkında açıldı.
1948'de, Demokrat Parti'den ayrılan ve "dindar–muhafazakâr" yönü ağır basan bir grup tarafından kurulan Millet Partisi, 1950 seçimlerinden ancak yüzde 3 civarında oy alarak Meclis'e girebildi.
Bu parti hakkında "Laikliğe aykırı politika ürettiği" gerekçesiyle dâvâ açıldı. Anayasa Mahkemesi olmadığından, bu tür dâvâlara o tarihte Sulh Ceza Mahkemesi bakıyordu. Dâvâyı görüşen Ankara Sulh Ceza Mahkemesi, 26 Ocak 1954 tarihinde nihaî kararını verdi ve aynı gerekçeye dayanarak Millet Partisini kapattı.
Millî Nizam ve diğerleri
Konya bağımsız milletvekili Necmettin Erbakan ve 16 arkadaşı tarafından 1970'te kurulan Millî Nizam Partisinin resmî kuruluş günü hayli dikkat çekicidir: 26 Ocak... 26 Ocak, 1954'te Millet Partisinin mahkeme kararıyla kapatılmış olduğu gündür.
Millî Nizam, Anayasa Mahkemesi tarafından 21 Mayıs 1971'de kapatıldı. Gerekçe yine aynı: "Lâikliğe aykırı davranışlar..."
Aynı partinin devamı olarak 11 Ekim 1972'de Millî Selamet Partisi kuruldu. Bu parti, diğer partilerle birlikte 12 Eylül cuntası tarafından kapatıldı.
Gelenek devam etti. Aynı partinin devamı mahiyetinde 19 Temmuz 1983'te Refah Partisi kuruldu. Anayasa Mahkemesi tarafından 16 Ocak 1998'de kapatıldı. Aynı partinin yerine kurulan Fazilet Partisi ise, yine aynı mahkemenin kararıyla 22 Haziran 2001'de kapatıldı.
Bu her iki partinin kapatılma gerekçesi, yine aynı: "Laikliğe aykırı faaliyetler..."
Gariptir, bugün tek başına iktidarda olan AKP hakkında açılmış bulunan kapatma dâvâsıyla ilgili iddia yine aynı: "Laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı haline gelme.."
Görülüyor ki, "laiklik karşıtlığı" gerekçesiyle 55 senedir habire parti kapatılıyor. Yine de, bunun ülkeye, millete ve dahi siyasete hiçbir faydası yansımıyor. Demek...
Tarihin yorumu = 11 Haziran 1868
Kızılay'ın 140 yılı
Bugün ismi "Türk Kızılay Derneği" olan yardım kuruluşu, bundan tam 140 sene önce bugün (11 Haziran 1868) İstanbul'da kuruldu. (Merkez, daha sonra Ankara'ya taşındı.)
Bu teşkilâtın ilk başlardaki orijinal ismi şuydu: "Mecrûhîn ve Marzâ-yi Askeriyyeye İmdad ve Muâvenet Cemiyeti." Yani, "Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım ve Destek Cemiyeti." Bu hayır cemiyetinin ismi, daha sonraki dönemlerde birkaç kez değişikliğe uğradı. Şöyle ki:
1877'de Osmanlı Hilâl–i Ahmer Cemiyeti
1923'de Türkiye Hilaliahmer Cemiyeti
1935'te Türkiye Kızılay Cemiyeti
1947'de Türkiye Kızılay Derneği
Marko Paşa
14 Nisan 1877'de yeniden işlerlik kazandırılmaya çalışılan "Osmanlı Hilali Ahmer Cemiyeti"nin başına, sabırlı hekim meşhûr Marko Paşa getirildi.
Asıl maksadı insaniyet, tarafsızlık ve bağımsızlık olan bu hayır kurumu, o tarihte yaşanan Sırbistan-Karadağ Savaşları ile Teselya Savaşlarında, din, dil, ırk ve millet ayrımı yapmaksızın bütün yaralılara, esirlere ve muhtaçlara yönelik olarak çeşitli yardım hizmetlerinde bulundu.
Aynı anlayışla, o zamandan günümüze kadar insanî hizmetini sürdüren Kızılay'ın, özellikle tarihe geçmiş Marko Paşa ismindeki başkanını biraz daha yakından tanımaya çalışalım...
Rum asıllı bir Osmanlı hekimi olan Marko Paşa, 1800'lü yılların başında Yunanistan'ın Sire Adasında doğdu. 1888'de İstanbul'da öldü.
İlk ve orta tahsilini memleketinde tamamladıktan sonra, İstanbul'daki Askerî Tıbbiye'de okudu. İyi bir hekim olduğundan, zamanla rütbesi yükseldi, paşa oldu ve 1861'de Sultan Abdülaziz'in hekimbaşılığına getirildi. Sultan II. Abdülhamid zamanında ise, Senato (Ayan) Meclisi üyeliğine atandı.
Halkın dilinde onun hakkında söylenegelen "Git derdini Marko Paşaya anlat" deyimi, bu şahsın büyük bir sabır ve tahammül sahibi olduğunu gösterir.
Marko Paşa, hastalarını uzun uzun dinler ve onların konuşarak da olsa bir derece rahatlamasını temin edermiş.
11.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|