Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 12 Haziran 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Röportaj

Önce ekmek diyenler hürriyetlerini kaybeder

İstanbul’da 104.4 frekansında yayın yapan “Bizim Radyo”nun “Güncel Hukuk” programına katılan Gazi Ü., Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Battal, Av. Kadir Akbaş’ın sorularını cevaplandırdı.

Anayasa Mahkemesi TBMM’nin kararını, yetkisi olmadığı halde ‘esas’ yönünde inceledi ve anayasa değişikliğini iptal etti. Bunu nasıl

değerlendirmek gerekiyor?

BEN bugün, hukukçu olarak değil de, biraz politikacı olarak konuşmak durumunda kalacağım. Çünkü maalesef devlet bölünmüştür. Devlet ‘kuvvetler ayrılığı’ ilkesinin icad edilmesi ile doğru biçimde ‘bölünmüş’ iken; bu kararla birlikte devlet başka bir biçimde bölünmüş ve parçalanmıştır. Devletin bölünmesinden kastım şudur: Anayasa Mahkemesinin böyle bir yetkisi yok, buna anayasa açıkça belirtmiş. Üstelik askerlerin yaptığı anayasa, böyle bir yetkiyi mahkemeye kesinlikle vermemiştir, bunu açıkça belirtmiştir. Buna rağmen bu karar çıkmıştır. Peki, bu karar Resmi Gazetede yayınlanmasa ne olacak? Hükümet, Resmi Gazete’nin ‘sahibi.’ Anayasa Mahkemesi yeni bir ‘Resmi Gazete’ mi basacak? Devlet bu anlamda bölünmüştür. Devlet kendi içinde ciddi bir çatışma yaşamaktadır ve hükümet maalesef yıllardır yaptığı gibi korkarım yine geri adım atacaktır. Aslında ‘yok’ hükmünde olan bu kararı Resmi Gazete’de yayınlayacak ve milletten aldığı emaneti millete iade etmek yerine millete ihaneti hükümet sergilemiş olacaktır.

Dün bu açıklamalarını teyid eden başka açıklamalar da yapıldı. Bu kararın yok hükmünde sayılması tartışıldı... TBMM böyle bir karar alabilir mi? Mahkemenin kararını ‘yok’ sayabilir mi?

Edebilir mi değil, etmek zorundadır. Anayasa, ‘kimse elinde olmayan yetkiyi kullanamaz’ demekle kalmıyor, başka bir şey daha söylüyor: Diyor ki, her devlet kurumu görevinin gereğini yerine getirmek “zorundadır”. Millet olarak, demokrasiyle, seçimle devletin sahibi olan bizler yani halk, milletvekillerine bir yetki devrettik; dedik ki “artık zulmün karşısında durma yetkisi benim adıma sendedir” O halde  vekilimiz olarak zulmün karşısında durmak zorundasınız. Anayasadan kaynaklanan göreviniz budur. Hem meclis hem de hükümet bu görevin gereği olan yetkiyi kullanmak zorundadır. Meclis için bu, esasen bir yetki değil bir görevdir. Eğer Meclis bugün olmayan bir yetkiyi var sayarak Anayasa Mahkemesine verirse, gereğini yapmazsa, yarın öbür gün de Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü bir karar alır ve daha da kötüsü yarın CHP kendisi bizzat bir karar alır ve bunu da Resmi Gazetede yayınlayın derse acaba Meclis buna da “Peki ne diyelim, sizin dediğiniz olsun” mu diyecektir? Derse, her halde milletin de kendisine vekalet verdiği kişilerden bu yetkiyi geri alma zamanı geliyor demektir.

TBMM, anayasa hükümlerini korumak zorunluluğundadır... Anayasa hükümlerini korumak TBMM’nin görevidir demek istiyorsunuz?

Kesinlikle, bu görev millet tarafından TBMM’ye verilmiştir. Haddini aşmama görevi de yine halk tarafından Anayasa Mahkemesine verilmiş. Anayasa Mahkemesi gökten zenbille inmiş değil. Anayasa hükümlerine göre kurulmuş bir mahkemedir. Hiç kimse, meselâ tek parti döneminde Anayasa Mahkemesinin olmadığını unutmasın. Sonradan ortaya çıkan, Anayasaya tabi olan bir mahkemedir. Dolayısı ile hiç kimse Anayasa Mahkemesini ve bu yanlışlığı korumak için cumhuriyetin temel niteliklerine sığınamaz. Anayasa Mahkemesi bir mahkemedir. Devlet demek değildir. Her şey demek değildir. Elbette onun da sınırı vardır ve sınırını bilmesi gerekir.

Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği Anayasa değişikliği zaten var olan maddelerin tekrarı mahiyetindeydi. Henüz gerekçeli karar açıklanmadı, ama bu konuda neye göre karar verdi? Öngörünüz var mı?

Bu bir kamuoyu baskısı sebebiyledir. Kamuoyundaki genel algılama, TBMM’de yapılan görüşmeler, basının algılaması bu yönde olduğu için böyle bir karar çıkmış olabilir. Metne baktığınızda başörtüsü ile ilgili bir şey yoktur. Ama bu metinden yola çıkarak, Türkiye’deki bir sosyal problemin bir biçimde bir çözüme kavuşturulabileceğinin varsayıldığı anlaşılıyor. Ve Anayasa Mahkemesi üyelerini bir kısmı bu çözüm tarzını beğenmiyorlar. Oysa bu çözüm tarzı, milletin, en azından çoğunluğunun arzuladığı bir çözüm tarzıydı. Milletin beğendiği bir çözüm tarzını devletin beğenmeme hakkı var mıdır? İlk çağlardaki gibi hem hakem, hem taraf devlete ya da ortaçağdaki çeşitli ülkelerdeki hakimler hükümeti dönemine dönecek miyiz? Türkiye’de siyasal iktidar bir muhtıra ile karşı karşıya kalmıştır. Meclis çoğunluğu bu muhtıranın gereğini yerine getirecek midir getirmeyecek midir? Maalesef Türkiye’de önceden olduğu gibi şimdi de hükümetlerin bunun gereğini yerine getiremeyeceği anlaşılıyor. Çünkü henüz halk yeterince meselesine sahip çıkamamıştır. Halk hâlâ, bu çok ciddi soruna karşılık, ‘Borsa ne olur’ gibi konularla meşgul. Oysa önce ekmek diyenler hürriyetlerini de kaybederler...

Kanun önünde eşitlik ölçüsü çok tartışmalardan sonra gelinen bir aşama. Evrensel hukukun temel ilkelerinden bunlar... AYM bunları iptal ederek ‘kanun önünde eşitlik olmaz’ demek mi istiyor?

Bizzat bunu yapmış oluyor. Ben çok merak ediyorum. CHP bu karardan memnun mu oldu? Görünüşte memnun, ama gerçekten memnun olduğunu zannetmiyorum. Olmamalı, çünkü ola ki yarın Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesine bir şekilde yeni üyeler seçerse ve bu yeni üyeleriyle aynı mahkeme bu sefer CHP’nin hoşuna gitmeyecek kararlar almaya başlarsa, meselâ CHP gibi bir partinin asla olamayacağı ya da kurulamayacağı şeklinde kararlar almaya başlarsa ve CHP Mecliste çoğunluğu elde etse bile CHPnin meclis çoğunluğunun iradesinin ‘yok’ hükmünde olduğuna karar verirse, acaba ne olacaktır. CHP’yi kim kurtaracaktır. Türkiye’de hukuk bitmiştir. Maalesef hukuk, devleti çatırdatarak bitmiştir. Parlamenter demokrasi bitmiştir. CHP kendi ipini çekmiştir, böyle bir karara zemin hazırlamakla. Çünkü seçimlerde yine tepki oyları ön plana çıkacak, CHP biraz daha küçülecek. Yargının kullanılması bugün CHP’nin lehine gibi görülebilir, ama aslında aleyhinedir. Bugün CHP’nin hoşuna giden bir yargı vardır, ama ya yarın hoşuna gitmeyen bir yargı olursa? Temel sorun budur. Bu bakımdan CHP kendi ipini çekmiştir. Tarafsız yargı en çok CHP’ye lazım ama CHP bunun kıymetini bilememiştir.

Dileriz ki millet ‘müsbet hareket’ prensipleri içerisinde kalarak, herkese doğruları hatırlatmaktan geri kalmaz...

12.06.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Röportaj

  (09.06.2008) - Kemalizm toplum üzerinde hak iddia edemez

  (03.06.2008) - Dünyanın peşinde koştuğu cihaz

  (02.06.2008) - Yargıçlar iktidarını AKP güçlendirdi

  (01.06.2008) - DEMİRKIRAT ve "YASLIADA" ARASINDA DEMOKRASİ-6-

  (31.05.2008) - DEMİRKIRAT ve "YASLIADA" ARASINDA DEMOKRASİ -5-

  (30.05.2008) - DEMİRKIRAT ve "YASLIADA" ARASINDA DEMOKRASİ -4-

  (29.05.2008) - DEMİRKIRAT VE “YASLIADA” ARASINDA DEMOKRASİ -2-

  (28.05.2008) - Demokrasimiz 100 yıl geri gitti

  (27.05.2008) - Adnan Menderes unutulmayacak

  (26.05.2008) - Menderes sisteme kafa tuttu

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Kutlu Doğum Haftası Pdf

Bütün haberler

© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır