Çocuk olmak hayatın en konforlu alanını işgal etmek demektir.
Ne pişen akşam yemeği, ne de o yemekteki kıymanın nasıl alındığı ilgilendirir sizi.
Ocakta unutulan tencereyi de, karşılıksız çıkan çeki de siz düşünmezsiniz. Size düşen sadece önünüzdeki lokmaları bitirmektir.
Kimse size “Kıymanın kilosu kaça, haberin var mı?” diye de sormaz, “Akşama kadar neler çekiyorum ben, biliyor musun?” diye de.
Biraz daha az ağlasanız, sesiniz daha az çıksa, her gördüğünüzü istemeseniz, yerken önünüze dökmeseniz daha iyi olur, ama size söylenenlerin tam tersini yapsanız da endişe edecek bir şey yoktur. “Çocuksunuzdur, olur öyle şeyler.”
Zaman zaman ağlarsınız, ama neye? Birisi sesini biraz yükseltti diye, istediğiniz o oyuncak alınmadı diye, küçük kardeşinizle daha çok ilgileniyorlar diye, düşüp dizlerinizi kanattınız diye…
Ne bugün dükkânı siftahsız kapattığınız için, ne yıllarca biriktirdiğiniz bilezikler çalındığı için, ne de yarın endişesi için asarsınız küçük suratınızı.
Bütün bunları düşünecek birileri vardır evinizde, yanınızda, arkanızda.
Onların verdiği güvenle uykuya dalarsınız, onların yanınızda olduğunu bilerek sütünüzü yudumlarsınız, sırtınızı onlara dayayarak ip atlar, top oynarsınız…
Zorluklarla dolu dünya hayatına alışma devresidir belki çocukluk…
Zorluklarla dolu dünya hayatında bir nev'î cennet hayatıdır çocukluk…
Zorluklarla dolu dünya hayatında masalsı bir dünyadır çocukluk…
Bu alışma devresini geçip hayatın gerçek yüzüyle tanıştığınızda, o bir nev'î cennetten çıktığınızda, masaldan gerçeğe taşındığınızda, o çocukluğu çocuklarınıza yaşatma görevinin ağırlığı ya da hafifliğini hissedersiniz omuzlarınızda.
Çocuk olmanın güzelliğini büyüdüğünüzde, hayatta başka güzellikler de olduğunu ise çocuğunuz olduğunda anlarsınız…
16.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|