Gençlere üniversite eğitimi verebilmek için düzenlenen Öğrenci Seçme Sınavı, kanunsuz başörtüsü yasağının Türkiye’yi ne hallere düşürdüğünü bir defa daha gösterdi. O kadar keyfi uygulamalara şahit oluyoruz ki, en ‘saçma’ kararlar bile ‘normal’ görülmeye başlandı.
Normalde kanunsuz, ama fiilen uygulanan ‘başörtüsü yasağı’ kimin için? Elbette, başörtüsü ile üniversitede okumak isteyenler için. Peki, bu kanunsuz yasağı üniversite öğrencisi olmayanlara uygulamak neyin nesi? Tabiî ki üniversite öğrencilerine ‘başörtüsü yasağı’ uygulanmasına da kökten itiraz ediyoruz, ama aynı kanunsuz yasağı ‘veli’lere de uygulamak her halde insafsızlığın zirvesi olsa gerek.
Bakınız, 1.5 milyon genç daha iyi imkânlara kavuşmak, yüksek eğitimlerini tanamlamak niyetiyle üniversite imtihanına girdi. İmtihana girenlerin çoğu, maalesef bu imkâna kavuşamayacak.
Peki, üniversiteyi ‘kazananlar’ gerçekten kazanmış olacak mı? Bu soruya gönül huzuruyla ‘evet’ demek mümkün değil. Çünkü üniversite eğitimini tamamlayan gençleri başka problemler bekliyor. En başta işsizlik gibi aşılması zor bir ‘duvar’ var önlerinde. Elbette kendisini özel imkânlarla yetiştirerek emsallerine göre farklı olan öğrenciler daha kolay iş imkânına kavuşacak. Ama tamamı ‘iyi yetişmiş’ olsa bile, gençler için yeterli sayıda iş imkânı yok. Bunun için gerekli yatırımlar yapılamıyor, bozulan ekonomik denge en başta gençleri etkiliyor.
İşte, Türkiye bu konuları konuşup, tartışıp bir karara varması gerekirken; yasakçıların ağlattığı anaları, gözü yaşlı öğrencileri ve velileri konuşuyoruz. Aslında ağlatılan anaları ve gözü yaşlı öğrencileri de görmüyoruz. Keşke görsek ve çare arasak...
Dün yapılan imtihanla ortaya çıktı ki, uygulanan başörtüsü yasağı Türkiye’nin en büyük problemlerinden biridir. Kanunsuz yasak, hem sosyal hayatı zehirliyor hem de devlet ile milletin arasına duvar örüyor. Fasılalarla ve bazen artarak, bazen de azalarak ama çeyrek asırdır devam eden bu uygulama Türkiye’ye pahalıya mal oluyor.
Oğlunu ya da kızını imtihan olacağı okula götüren ve başı örtülü diye okul bahçesine dahi alınmayan başörtülü bir veli bakın nasıl tepki göstermiş: “Bu durum böyle devam edemez. Lütfen yetkililer bu konuda acımızı duysunlar. Ben veli olarak örtülüyüm, inancım gereği örtülüyüm. Çocuğumu içeriye kadar sokamıyorsam bu memleket ne hale gelmiş? Ne olursunuz artık bu kavgayı bitirsinler. Hiçbir şekilde politik ve siyasî niteliğimiz yok bizim, sadece örtümüz var ve inancımız gereği var. Ben şuraya kadar giremedim, çocuğuma güle güle diyemedim ve lanetler yağdırdım. Olacak iş mi bu? Ben veliyim sonuçta. Lütfen bu sorun artık bir şekilde halledilsin ve bizlerin de bu acısı dinsin.”
Elbette bu tepki sadece bir veli tarafından dile getirilmiyor. Yüzlerce, binlerce veli bu durumda. Hem kanunsuz hen de çağa, Türkiye ve dünya gerçeklerine de uymayan bir yasak var karşımızda. Bu yasağı bir an önce ‘çöpe’ atmak ve Türkiye’nin ufkunu karartan perdeyi kaldırmak durumundayız. Aksi halde gençlerin asıl problemlerine çare aramaya fırsat bulamayacağız...
16.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|