Başörtüsü yasağını savunmanın ‘ilmen’ mümkün olamayacağını bir defa daha gördük. Aynı şekilde, Anayasa Mahkemesi’nin aldığı son kararla, TBMM’nin Anayasa üzerinde yaptığı değişikliği iptal etmesi de savunulamaz. Nitekim, alınan ‘yanlış’ kararı destekleyenler de, gönül huzuruyla kararı savunamıyor. Merak edenler, bir ‘başyazar’ın değerlendirmesine bakabilir. ‘Başyazar ‘özetle’ şöyle demeye getiriyor: “Eh, alınan karar Anayasaya uygun değil, ama olsun, iyi oldu!” (Hürriyet, 8 Haziran 2008)
Elbette kişiler zaman zaman ‘yanlış’ları bilmeden destekleyebilir. Ama yanlışın ‘yanlış’ olduğunu bile bile, körü körüne desteklenenin başka bir adı olmalı. Bu ve benzer şekildeki ‘yanlış’ kararları destekleyenler bir şeyi unutuyor: ‘Yanlış’ kararlar, uzun dönemde Bağdat’tan döner, dönmeye mecburdur. İnsanlık tarihi bunun örnekleriyle dolu...
Yürürlükteki hiçbir kanuna dayanmayan, baştan sonra ‘kanunsuz’ olan başörtüsü yasağını; “Anayasa değişikliği yolu ile” halletmenin mümkün olmadığını sadece biz değil, çok sayıda STK da söylemiş, bu konuda hükumeti ikaz etmişti. Ne var ki, hükümet bu konudaki ikazları dikkate almadı, değişiklik yapmayı tercih etti. Özeleştiri gereği; niçin bu yolun tercih edildiği, ikaz seslerinin niçin dinlenmediği gibi konuların tartışılması ayrıca yapılır, yapılmalıdır. Fakat bu, alınan kararın yanlış ve itiraz edilmesi gerektiği gerçeğini değiştirmez. Bu karar; baştan, sondan ve ‘ortadan’ da bakılsa yürürlükteki Anayasa’ya kesin olarak aykırıdır. Bunu da zaten hukukçular söyledi, söylemeye de devam ediyor.
Yanlış kararı savunmaya çalışanlar, ‘korku’ üretmeye, hayalî suçlar ihdas etmeye çalışıyor. Meselâ bir ‘profesör’ bir TV kanalında şu anlamda sözler sarfetmiş: “Meclis tutup, ‘biz 200 yıl iktidarda kalacağız, çocuklarımız da bizim yerimize geçecek’ diye karar alsa Anayasa Mahkemesi bunu da ‘esas’tan incelemeyecek mi?”
Hayda! Ya Hu, böyle bir sözü hele hele bir ‘uzman’ nasıl söyleyebilir? Bu sözler, hayalet üretmek ve korku salmak değil mi? Türkiye’nin gündeminde böyle bir mesele var mı, olabilir mi? Böyle hayalî suçlamalarla yola çıkılarak, ‘yanlış’lar savunulabilir mi?
O zaman, bu ‘yanlış’lara karşı şu ‘yanlış’lar da sorulabilir: “Peki, Anayasa Mahkemesi bir karar alıp TBMM’yi de kapatsa, susacak mısınız? ‘İktidar hakkı sadece CHP’de olmalıdır, bunun için seçime de gerek yoktur’ dese savunacak mısınız? Köyler şehir, şehirler köy olacak; sular tersine akacak, uçaklar denizden gidecek, trenler havadan uçarak gidecek, YTL’yi bütün dünya ‘rezerv para’ olarak kullanacak, dünya çalışacak biz yatacağız” dese de itiraz etmeyecek misiniz?
“Amma da abarttın ha!” diyenler varsa, alınan yanlış kararı savunanların sözlerine baksın! Bu ‘hayali’ sorular, en az onların soruları ve cevapları kadar ‘mantıkî’ değil mi?
Yasakçılar güya aldıkları kararlarla milleti ‘adam’ etmeye niyetliler. Oysa insanlar böyle ‘karar’larla ‘ikna’ olacak durumda değil. Millet uyandı, dünyadan ne olup bittiğinden herkes haberdar. İnsan ‘fıtrat’ına uymayan bütün kararlar -kim alırsa alsın- kâğıt üstünde kalmaya mahkûmdur.
09.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|