Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 09 Haziran 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Dizi Yazı

Dr. Selahattin KARABIÇAK

Beşinci kıta: Avustralya (1)

“Esselâmü aleyküm” parola gibi

Elime kalemi alınca bocaladığımı hissettim. Nereden başlayacağımı, ne yazacağımı bilemiyordum. Ne de olsa yıllardır izin dilekçeleri gibi ufak tefek ihtiyaçlar dışında yazmamıştım. "……Hastanesi Başhekimliğine:…. Yılı İznimden …..gününü aşağıda belirttiğim adreste geçirmek istiyorum. Gereğini arz ederim. İsim, imza.” gibi izin dilekçeleri. Adres kısmında ise son 6-7 yıldır çoğunlukla bir yabancı ülke adı.

1975 yılından beri kesintisiz takip ettiğim gazetemde yayınlanan seyahat yazıları hep ilgimi çekmiştir. Hemen hepsini istisnasız bir solukta okurum. Hizmet, yardım veya başka bir amaçla bir şehre, yabancı bir ülkeye giden ağabeylerin, kardeşlerin oradaki hatıra ve izlenimlerini anlattıkları seyahatname tadındaki yazıları okuyup, fotoğraflara bakmanın tadına doyum olmaz. İnsanı evinden alır, hayalen o diyarlara götürür.

Merak duygusu insanın en esaslı duygularından değil midir zaten? ”Merak ilmin hocasıdır” diye boşuna söylememiş büyüklerimiz. Üstadımız da risâlelerde bu esaslı duyguya: “Bilirsin ki, en ziyade insanı tahrik eden meraktır. Hattâ, eğer sana denilse, ‘Yarı ömrünü, yarı malını versen, Kamerden ve Müşteriden biri gelir, Kamerde ve Müşteride ne var, ne yok, ahvâlini sana haber verecek. Hem doğru olarak senin istikbalini ve başına ne geleceğini doğru olarak haber verecek’; merakın varsa, vereceksin” diyerek bu hissin insanda ne kadar tesirli olduğunu anlatmıştır.

Günümüze kadar yapılan ve halen yapılmakta olan ilmî keşiflerin temelinde yatan bu merak hissidir. Bu uğurda canından olanlar, sakat kalanlar çok olmuştur. Edison’un tavuğun kuluçkaya yattığı güne kadar yumurtayı koltuğunun altındaki sıcak ortamda tutarak civciv çıkmasını sağladığı söylenir. Tıp fakültesinde okurken bir bilim adamının hastalık yapıp yapmayacağını gözlemek için tüpteki mikrop dolu sıvıyı içtiği anlatılmıştı. Merak saikasıyla insanoğlu bazen aklıyla azametini idrak edemediği için sonsuz dediği uzayın yolunu tutmuş, bazen balta girmemiş ormanlara dalmıştır. Bazen de uçsuz-bucaksız çöller; denizler ve okyanuslar bu doymak bilmez merakın hedefi olmuştur.

Bu makro âlemlerin yanında, gözümüzle göremediğimiz mikro âlemler de merak dünyamıza büyük maceralar sunmuştur. Atom-molekül-bileşik-hücre-mikrop… vb. incelemekle bitirilemeyen âlemlerdir. Varlıkları birkaç yüz kereden yüz binlerce kat büyüterek incelememize imkân veren mikroskoplar bu âlemlerin kapılarını aralamamıza vesile olmuşlardır. Gerek makro âlemlerde, gerekse mikro âlemlerde yapılan araştırmalar devamlı yeni kapılar açmaktadır. Bu işin sonu yok. ”Rahman’ın âyetleri yazmakla bitmez. Denizler mürekkep, ağaçlar kalem olsa; yine de Cenâb-ı Hakkın âyetlerini yazmakla bitiremezler.”

Kendi mesleğimiz olan ‘tıp’tan konuşacak olursak: Devamlı olarak yeni buluşlar yapılmaktadır. Hücre ilk keşfedildiğinde “canlıların en küçük yapı taşı” olarak adlandırılmıştı. Ancak araştırıcıların hücre içindeki seyahatleri bambaşka âlemleri bulmuştur. Hücrenin zarından, içindeki organellere kadar her biri ayrı bir âlemdir. Hakeza bütün ilimler için aynı şeyleri söyleyebiliriz. İlimde derinleşmenin sonu yoktur.

Bir Sani-i Hakim tarafından her şey san'atlı ve hikmetli olarak en güzel şekilde yaratılmıştır. ”Çevir gözünü, bir kusur görebilir misin? O göz yorgun ve hakir olarak geri döner.”

Merak duygusunun iteklemesiyle insan araştırıp bulacak. Telâhuk-u efkârla buluşlar sonraki nesillere aktarılarak insanoğlunun ilimdeki terakkisi sağlanmıştır.

Konuyu biraz dağıttık galiba. Sadede gelecek olursak… Burada işin zevkli ve kolay kısmı var. Seyahat etmek, yeni yerler görüp oralardaki insanların hayat tarzlarına muttali olmak en büyük merak konularındandır. Mustafa Özcan Ağabeyimizin seyahatname tadındaki gezi yazılarını okudukça oralara gitmiş gibi oluyoruz. Gezme şevkimiz artıyor. Vehbi Horasanlı kardeşimizin denizlerden aktardığı seyahat notları bizleri başka âlemlere taşıyor.

Söz Vehbi Horasanlı’dan açılmışken bir hatıramı anlatmadan geçemeyeceğim. Yaklaşık iki sene önce Malezya’nın başşehri Kuala Lumpur’da kaldığım otel odasında namaz kılacaktım. Müslüman bir ülke olduğu için dolabın tavanına kıbleyi gösteren bir işaret koymuşlar. Ben her zaman yanımda taşıdığım pusulayı çıkardım. Kendime göre kıble yönünü tayin ettim. Dolaptaki ile tam ters istikamet çıkmasın mı? Herhalde yanlış işaretlemişlerdir diyerek, kendimce bulduğum kıble yönünde namazlarımı eda ettim. Ta ki Horasanlı kardeşimizin bir yazısını okuyana kadar. Meğer belli bir meridyenden sonra kıble istikameti değişiyormuş. Ben nereden bilebilirdim ki… Bu sayede öğrenmiş oldum. Seyahat yazılarının böyle eğitici bir yönü de var.

“Seyahat et, sıhhat bul” hadis-i şerifiyle seyahat tavsiye edilmiştir. En faydalı seyahatler de muhakkak ki ibadet (hac, umre, dinî mekânları ve din büyüklerini ziyaret); yardım (İHH ve Deniz Feneri vb. yardım kuruluşlarının organizasyonları); eğitim gibi amaçlarla yapılanlar olsa gerek.

Seyahatler insana yeni ufuklar açıyor. Kapadokya’daki Peri Bacaları’nı, Brezilya’daki İguassu Şelâlesi’ni, Nemrut’un tepesindeki tarihî kalıntıları ilk gördüğüm anda ben kendi hesabıma şoke olmuştum. Değişik yerler, toplumlar görmek; oralardaki hayatı müşahede etmek hep heyecan verici olmuştur. Hele gittiğimiz bir ülkede Müslüman kardeşlerimizi bulup tanışmak, camilerinde namaz kılmak sözle tarifi imkânsız hazlar yaşatır insana. “Esselâmü aleyküm” bir anda bütün buzları eriten bir parola gibidir. Oracıkta hemen kırk yıllık dost gibi oluverirsiniz. Dünyanın neresine giderseniz gidin, bu böyledir. Bu bize İslâmın mesajının “cihanşümûl” olduğunu gösterir. ”Muhakkak bütün mü'minler kardeştir” ilâhî hükmünü aynelyakin yaşarsınız.

—Devam edecek—

Dr. Selahattin KARABIÇAK

09.06.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (07.06.2008) - Osmanlı'dan Günümüze 'İPEK BÖCEKÇİLİĞİ' -3-

  (06.06.2008) - Osmanlı'dan Günümüze tarihi miras "İPEK BÖCEKÇİLİĞİ" -2-

  (05.06.2008) - Osmanlı'dan günümüze tarihi miras "İPEK BÖCEKÇİLİĞİ" -1-

  (04.06.2008) - 'NUR MENZİLLERİ' GEZİ NOTLARI -1-

  (02.06.2008) - DEMİRKIRAT ve "YASLIADA" ARASINDA DEMOKRASİ -7-

  (31.05.2008) - DARAĞACINDA SALLANAN BİR DEMOKRASİNİN HKAYESİ -5-

  (30.05.2008) - DARAĞACINDA SALLANAN BİR DEMOKRASİNİN HKAYESİ -4-

  (29.05.2008) - Mürekkebinden bilgi yerine zehir akan Akis Dergisi DARAĞACINDA SALLANAN BİR DEMOKRASİNİ HİKAY

  (28.05.2008) - TUNUS NOTLARI

  (27.05.2008) - DARAĞACINDA SALLANAN BİR DEMOKRASİNİN HİKÂYESİ (1)

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Kutlu Doğum Haftası Pdf
© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır