Bu günlerde en çok gündemde olan devlet kurumu Anayasa Mahkemesi. Temel görevi, “yasama organının kimi işlemlerinin Anayasa’ya uygunluğunu denetlemek” olan Mahkeme, parti kapatma dâvâlarına ve başbakan ile bakanların yargılanmasında yüce divan görevi de yapıyor. CHP gibi bir anamuhalefet partisinin olduğu Meclis’te de birçok konu mahkemenin önüne getiriliyor.
Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir istatistiğe göre, Anayasa Mahkemesi’nin önüne, 27 Mayıs darbesi sonrası kurulduğu yıl olan 1962 yılından Nisan 2008 sonuna kadar 5 bin 746 dâvâ gelmiş. Mahkemenin, AKP iktidara gelmeden önceki dönem olan 1962-2002 yılları arasında baktığı dosya sayısı ise 4 bin 548 olarak gerçekleşmiş. Bu hesaba göre 1962-2002 arasında yılda ortalama 116 dâvâya bakan mahkeme, AKP döneminde yıllık ortalama 229 dâvâya çıkmış. Bu yılın ilk dört ayında açılan dâvâ sayısı 52‘yi bulmuş bile.
Bu durumda Mahkemenin yükünü CHP mi yoksa AKP mi arttırıyor dersiniz?
ÜSTÜ KAPALI TEHDİT
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın son dönemdeki siyaset tarzı tehdit üzerine kurulu. Bir bakıyorsunuz Anayasa Mahkemesini tehdit etmiş, bir başka zaman iktidarı…
Hatırlanacağı üzere “Anayasa Mahkemesi’nin 367 milletvekili bulunmadan cumhurbaşkanı seçilebileceği yönünde karar vermesi durumunda, Türkiye tehlikeli bir kriz ve çatışma ortamına sürüklenecektir” demişti. Son grup toplantısında da Başbakan Erdoğan’ı tehditvâri bir şekilde uyardı. “Sakın ha Anayasayı değiştirme” dedi. Peşinden de “Düzeni bozarsan altında kalırsın!” diye de ikazına (!) devam etti.
Baykal bunları söylerken bir de millî irade tanımı getirdi. Biz şimdiye kadar millî irade olarak milleti bilirdik. Meğer değilmiş. Baykal’a göre millî irade, “Devleti kuran irade”ymiş, anayasa imiş. Bir de siyasî irade varmış. Seçimlerde alınan oylar siyasî, devleti kuran irade de millî iradeymiş.
Baykal’a tavsiyemiz milleti yabana atmaması. Yoksa millet şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da cevabını oyuyla verir…
ASKERİN ELBİSESİ
TÜBİTAK tarafından TSK personeli için tasarlanan kamuflajlar görücüye çıktı. İlk giyen de Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt oldu. Kamuflaj deyip geçmemek lâzım. Özelliklerini duyunca şaşırdık doğrusu. Kamuflaj deseninin geliştirilmesi için önce yedi ayrı coğrafî bölgenin uydudan fotoğrafları çekilmiş, ona göre dikimler yapılmış. Bu kıyafetle askerler uydudan bakıldığında arazide fark edilmeyecekmiş. Özelliklerinden birisi de ter kokusunu engelliyor olması. Bir de kıyafet askerleri ultraviyole ışınlarından koruyormuş.
Yeni kamuflajların askerlerimize hayırlı olmasını dilerken, başka bir üniformadan bahsetmek istiyorum. 28 Şubat sürecinin “kudretli” komutanlarından ve şu anda emekli olan Çevik Bir ile eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur yıllar sonra yeniden üniforma giyeceklermiş. Bunun nereden çıktığını açıklayalım.
NATO Müttefiklerarası İhtiyat Subaylar Konfederasyonu’nun (CİOR) ilk uluslar arası toplantısı Temmuz ayında TESUD’un evsahipliğinde yapılacakmış. CIOR organizasyonlarında emekli subaylar “ihtiyat subayı” olarak üniformalarıyla faaliyetlere katıldıkları için İstanbul’daki bu toplantıda da aynı kural geçerli olacak ve yabancılarla birlikte Türk emekli subayları da emekli oldukları rütbelerine göre üniforma giyecekler. Türk heyetinden de Bir ve Eruygur, gardıroplarında üniformalarını çıkarıp giyeceklermiş.
Bu toplantının son günlerdeki tartışmaların olduğu bir döneme gelmesi enteresan. O üniformaları giydiklerinde akıllarına 28 Şubat’ta yaptıkları, kudretli dönemleri gelir de çıkartmak istemezlerse ne olur bilemeyiz.
15.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|