10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, ASAM Başkanı Washington eski Büyükelçisi Faruk Loğoğlu, eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, 367 mucidi Sabih Kanadoğlu, CHP’li Hikmet Çetin, İsmet İnönü’nün kızı Özden Toker, Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nusret Aras ve Hacettepe Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Tuncalp Özgen önceki gün akşam yemeğinde bir araya gelmişler.
5 saat oturup yemek yemişler. Ve sadece futbol konuşmuşlar. “Fatih Terim’i, Milli Takım’ı” masaya yatırmışlar. Hepsi futbolun içinden geldikleri için Portekiz karşısında alınan yenilgi üzerine harekete geçme ihtiyacı hissetmişler!
Çoğu jübilelerini yapmış, ama yeşil sahalardan kopamamışlar. Emeklilik zormuş. Faal futbolculuktan sonra en azından tv’den futbolu yorumlayabilirlermiş. Şansa bakın ki Avrupa Şampiyonasını Perinçek’in Ulusal Kanalı vermiyormuş. Yayın hakkı hükümete yakın atv’deymiş.
Futbol böyle bir şeymiş. İnsan bulaşmaya görsünmüş. Kopamıyormuş. Yeşil sahaların aranan isimleri, kendilerine uygun tv’lerde yer bulamayınca bir araya gelmiş, “Madem kimse bizim yorumlara itibar etmiyor biz de birbirimize anlatırız” demişlermiş.
Televizyonlarda görünmemelerinin altında da kuvvetli komplolar yatıyormuş. Yorumlarına itibar edilmemesinin arkasında meğerse Avrupa’nın futbol patronu UEFA varmış. UEFA söz konusu kişilerin “futbolun yazılı kurallarında olmayan, kimsenin aklına gelmeyen izahlarda bulunduklarını, futbolcu ve hakemleri buna uymaya zorladıkları” kıytırık bahanesini ileri sürüp Türkiye Futbol Federasyonunu uyarıyormuş. UEFA, futbolun “zeki, çevik ve aynı zamanda ahlâklı” bir spor olduğunu ileri sürerek kuralları alt üst ettikleri için bu futbol adam ve madamlarını beğenmiyormuş.
Kısa bir dertleşmeden sonra ilk sözü Sabih Bey almış. Milli takımın ana sponsoru TTnet’in reklamlarında üç futbolcunun annesinin başörtülü olmasının Türk futbolunun “laik ve sosyal” geleceği açısından endişe verici olduğunu ileri sürmüş. Sezer Bey şaşırmış. İzlediği tek kanal Kanaltürk’ün satılmasından sonra tv izlemeyen Sezer, “hangi futbolcular” olduklarını sormuş.
Fenerbahçeli Semih Şentürk, Galatasaraylı Servet Çetin ve Ankarasporlu Emre Aşık’ın annelerinin başörtülü olarak reklamlarda oynadığını hatırlatan Sabih Beye Sezer Bey, “esenlikler olsun ki annesi başörtülü olan Beşiktaşlı yok” demiş. Sabih Bey de taşı gediğine koymuş; “Öyle diyorsunuz da sizin teknik direktörünüz Ertuğrul Sağlam’ın eşi başörtülü naber” deyince Sezer bey hâlâ cumhurbaşkanı olduğunu zannedip “hemen veto edeyim” demiş. Eski büyükelçi Faruk Bey, diplomasi nezaketiyle “uyanın da balığa gidelim” diyerek Sezer beyin Köşk’ten ineli aylar olduğunu hatırlatmış.
Uzun süren toplantı sonunda strateji belirlenmiş, kararlar alınmış. Görev dağılımı yapılmış. Hikmet bey siyaset, Nusret ve Tuncalp beyler üniversiteler nezdinde gerekli girişimlerde bulunacaklarmış. Özden Hanım ise bu oluşumun erkek egemen bir hareket olarak algılanmaması için arada bir görünüp kaybolacakmış. Buna göre;
-A Milli Takım’da annesi veya eşi başörtülü olan futbolcular tesbit edilecekmiş.
-Bundan sonra aynı hataya düşülmemesi amacıyla Yüksek Askeri Şura (YAŞ) tarzında Yüksek Futbol Şurası (YFŞ) düzenlenip ayıklamalar yapılacakmış.
-Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) yapısı değiştirilerek üyelerinin Cumhurbaşkanınca atanması sağlanacakmış.
-TFF’ye de “Futbol Savcısı” seçilecekmiş. Savcı eşi başörtülü teknik direktör çalıştıran veya futbolcu oynatan kulüpler hakkında kapatma davası açabilecekmiş.
-Kulüpleri yakından takip edip fişleyecek Futbol Çalışma Grubu (FÇG) kurulacakmış.
-UEFA’nın Türk futbolunun içişlerine karışması engellenerek haddi bildirilecek, Çin veya Rusya ile ortak bir futbol kurumu teşkil edilecekmiş.
-Bundan sonra irticayı hatırlatan “yeşil saha” yerine “otlu saha” tabiri kullanılacakmış.
-Son olarak laik futbolu koruma ve kollama mitingleri düzenlenecekmiş.
Futbol zirvesinden aktaracaklarım şimdilik bunlar. Yeni bir zirvede tekrar buluşmak dileğiyle…
13.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|