“Bir azm, eğer iman dolu bir kalbe girerse,
İnsan da, o imandaki son sırra ererse,
En azgın ölümler ona zincir vuramazlar,
Volkan gibi coşkun akıyor, durduramazlar.”
İKİNCİ Mehmed Akif lâkabına lâyık görülen merhum Ali Ulvi Kurucu kalbinde imanın olgunluğunu hisseden kahramanlar için bu kıtayı döktürüyordu.
İşte bu büyük kahramanlardan biri de Hz. Ebû Bekir’in kızı Hz. Esmâ’nın oğlu Hz. Abdullah bin Zübeyir’dir.
O, Resûl-i Ekrem’in hacamat kanını teberrüken içmiş, Allah Resûlü (asm) ona, “İnsanların senden çekeceği var. Senin de insanlardan çekeceğin var”1 buyurmuşlardı.
Hz. Abdullah, Hz. Muaviye’nin vefatı üzerine halkın teşvikiyle Mekke’de harika bir şecaatle ümmetin başına geçmiş, müthiş hücumlara maruz kalmış, insanlar onun yüzünden dehşetli hadiselere giriftar olmuşlardı.
Yezid tahta oturunca Hz. Abdullah bundan hoşnut olmamış, ona biat etmemiş, çeşitli vesilelerle kızgınlığını dile getirmişti. Bunu öğrenen Yezid, tasma takılarak huzuruna getirilmesini istemişti. Hz. Abdullah’a barışması teklif edildiğinde, “Sert taşları bile çiğneyen köpeğin dişlerinde un ufak olmadıkça hakkın dışında hiçbir şeye razı olmam. Allah’a yemin ederim ki, şeref ve haysiyetimi koruyarak kılıç darbesi yemeyi, zillet içinde sırtımda şaklayan kamçıya tercih ederim” demişti.
Yezid öldürme emrini verdi. Bu maksatla Huseyn bin Nümeyr’i gönderdi. Hz. Abdullah onunla kahramanca çarpıştı. Yezid ölünce Huseyn kaçtı. Yezid’in yerine gelen Mervan da, sonra Abdülmelik de biat etmeye çağırdıysa da kabul etmedi. Abdülmelik bir orduyla Haccac’ı onunla çarpışmak için gönderdi. Ebû Kubeys Dağına kamp kuran Haccac, Hz. Abdullah ve beraberindekileri gülle yağmuruna tuttu.
O gün Hz. Zübeyir cansiperâne savaşmış, mescidi üzerlerine hücum eden düşmandan kurtarmış, taraftarlarının düşmana fırlattıkları bir tuğlayla başı yaralanmış, şehit düşmüştü.
Şehit edilişinin üçüncü günü Haccac’la annesi karşılaşmış, Hz. Esma, Haccac’ı kastederek, “Şu adamın atından inme zamanı gelmedi mi?” deyince Haccac, Hz. Abdullah’ı karalamış, annesi de yeminle onun dediği gibi olmadığını, onun oruç tutan, geceleri namaz kılan biri olduğunu söylemiş, Haccac onu bunamakla suçladığında o bütün cesaretiyle, “Hayır, Resulullah (asm) ‘Sakif Kabilesinden, biri peygamberlik dâvâsında bulunacak bir yalancı, bir de hunhar bir zalim çıkacak’2 sözünü duyduğumdan bu yana hiç bunamadım. Yalancı peygamberi gördük. Hunhar zalim de sensin”3 demişti.
Oğlu da, annesi de işte böyle cesur insanlardı. Bir azm, iman dolu bir kalbe girerse neler yapıyor!
Dipnotlar:
1- El-Metalibü’l-Âliye, 4:21.
2- Beyhakî, Delâliü’n-Nübüvve, 6:478.
3- Hılyetü’l-Evliyâ, 1:329.
13.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|