Belgeselleri takip ediyorum, hayvanlar âlemine dikkatle bakıp temâşâ ediyorum. Hakikaten sırlar âlemi. İnsan kâinatın şekl-i hâzırının içinde yalnız tek bir hayvanı ele alsa ve dikkatle incelese, onun sahibinin tek olduğunu gayet açık ve şeffaf olarak görecektir. Bu itibarla da şirk, günah-ı kebâirin en büyüğü olarak kesinlik kazanmıştır.
2008 Mayıs ayı başında 1 milyar 300 milyonluk nüfusuyla dünyanın en kalabalık devleti olan Çin’in Sichuan eyaletinde meydana gelen 7.9 şiddetindeki depremde 70 bini aşkın kişi öldü. Bu depremden bir ay önce, mezkûr beldede yüz binlerce kurbağa kaçmak için yarış yaptılar, oranın halkı sırlar âlemine nüfuz edemedi. Neden kaçtıklarını, bu halleriyle neyin habercisi olduklarını sezemediler. Ancak fotoğraflarını çektiler ve kurbağaların müthiş kaçışlarına baktılar. Kurbağalar birkaç gün sonra gelecek 7.9 şiddetindeki depremi İlâhî bir sır olarak hissetmişlerdi. Yarış ve kaçışları bir ay sürüyor! Fakat oranın insanları bu sırra erememişlerdi. O sır mı onlara verilmemişti, yoksa onlar mı o sırra eremediler?
Her zaman müracaat ettiğim gibi yine çağın Mevlânâ’sı kabul edilen Hz. Bediüzzaman’ın, hayvanlar âlemi hakkındaki çok merakaver ve geniş olan tesbitlerine baktım, diyor ki: “...Hiss-i kablelvuku ise, herkeste cüz’î, küllî vardır. Hattâ hayvanlarda dahi vardır. Hattâ, bir zaman ben bu hiss-i kablelvukuu, zâhirî ve bâtınî meşhur duygulara ilâve olarak, insanda ve hayvanda ‘sâika’ ve ‘şâika’ namıyla, aynı sâmia ve bâsıra gibi iki hiss-i âhari ilmen bulmuştum. Ehl-i dalâlet ve ehl-i felsefe, o gayr-ı meş’ur hislere, hata ederek, ahmakçasına, ‘sevk-i tabiî’ diyorlar. Hâşâ, sevk-i tabiî değil, belki bir nev'î ilham-ı fıtrî olarak, insan ve hayvanı kader-i İlâhî sevk ediyor.
“..Meselâ, kedi gibi bazı hayvan, gözü kör olduğu vakit, o sevk-i kaderî ile gider, gözüne ilâç olan bir otu bulur, gözüne sürer, iyi olur. Hem rû-yi zeminin sıhhiye memurları hükmünde ve bedevî hayvânâtın cenazelerini kaldırmakla muvazzaf kartal gibi âkilüllâhm kuşlara, bir günlük mesafeden bir hayvan cenazesinin vücudu, o sevk-i kaderî ile ve o hiss-i kablelvuku ilhamıyla ve o sâika-i İlâhî ile bildirilir ve bulurlar. Hem yeni dünyaya gelmiş bir arı yavrusu, yaşı bir gün iken, havada bir günlük mesafeye gider, havada izini kaybetmeyerek, o sevk-i kaderî ile ve o sâika ilhamıyla döner, yuvasına girer...”1
Evet bu sırlara şayeste olan kurbağaları incelediğimizde karşımıza yine hayret verecek tesbitler çıkmaktadır. Kurbağalar, ekvatordan kutup altı bölgelere kadar olan, geniş bir yayılım alanında bulunurlar. Çoğunluğu tropik yağmur ormanlarında olmak üzere, toplam 33 familyaya dağılmış yaklaşık 5.250 türü bulunan bu canlılar, çeşitliliği en fazla olan omurgalılardandır. Ancak, kimi kurbağa türlerinin giderek azalan sayıları da dikkat çekmektedir. Kurbağalar yazın toprağın altında kurur. Kurbağaların Türkiye’de 11 türü bulunmakta, bunlardan bazıları; Rana, Hyla, Bufo, Pelabotes, Bombina ve Palodytes’tir. Bu türler içerisinde ekonomik değeri olan ve ihracatı yapılan Rana cinsinin ülkemizde 5 türü yaşamaktadır. Kurbağaların çiftleşmeleri genelde geceleri olur ve senede 3-4 dönem yumurtlama olmaktadır. Her dönemde 5.000-10.000 adet arasında yumurta bırakmaktadırlar.
Dünyada yüzme sporunda bir yüzme dalı Kurbağalama’dır. Kurbağalama, yüzücünün ayaklarının ve ellerinin daireler çizerek ilerlediği bir stildir. Kurbağalama, eller için 3 hareketten oluşur. 1) Yükselme 2) Küçülme ve 3) Uzanma. Ayaklar ise hep daireler çizerek kollara eşlik eder.
Dünya rekortmenleri acaba kurbağanın hızını geçebiliyorlar mı? Ve kurbağa kadar suda kalabiliyorlar mı?
Geçenlerde Mevlânâ dergâhında bir semâzen yemeğine davetliydim, giderken kaysı alıp götürmüştüm. Kaysıyı satan bana dedi ki: “Bunlar ermiş kaysılardır.” Cevaben dedim ki; acaba bizler ne zaman ereceğiz ve kurbağaların ‘ilham-ı fıtrî’sini ne zaman yakalayacağız? Elbette o sırrı yakalayan ve onları geçenler vardır. Onlar ihlâslıdır, mütevazidir ve gönül sultanlarıdır.
Dipnotlar:
1- Mektûbât, 28. Mektub
13.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|