Olumlu ve olumsuz bakış, bütün bakış şekillerini kapsar ve açıklar aslında. Müsbet bakış harfî, melekutî; menfî bakış ise ismî, mülkî ve felsefî bakışı ifade eder. Bu bakış açısına göre nesne ve hadiseleri iki türlü görür ve onlara iki türlü yaklaşırız:
Aslında hiçbir şey zâtında ve gerçekte çirkin değildir. Onları faydalı veya zararlı kılan, güzel veya çirkin gösteren bakışımız ve yaklaşımımızdır.
Nesneleri “idrak-algılama” biçimimize göre kıymetlendiririz. Nazar ve niyetimiz sevgiyi nefrete, nefreti sevgiye; üzüntüyü sevince, sevinci eleme; korkuyu cesarete, cesareti korkaklığa; ağlamayı gülmeye, gülmeyi ağlamaya; günahı sevaba, sevabı günaha çevirir.
Aslında en olumsuz bir şeyde bile, müsbet bir taraf bulabiliriz. Hz. İsa (as), köpek leşinin koku ve çirkinliğini nazara verenlere karşılık, “Ne güzel dişleri var!” diyerek, müsbet bakış dersi vermiştir.
Olumlu bakan, olumlu düşünür; olumlu düşünen zihninin tarlasına güzel kelimeler, mânâlar eker. Olumsuz düşünen negatif anlamlar eker. Müsbet bakış, pozitif enerji; menfi bakış ise negatif enerji verir.
Olumlu bakış, “Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır”1 şeklinde formüle edilmiştir. Sıkıntı, üzüntü gibi olumsuzlukların kaynağı yanlış niyet, yanlış bakış açısıdır. Bizi durduran, gücümüzü kıran da bu bakıştır. “Yapamam, başaramam” tarzında negatif yaklaşımlar, peşinen başarısızlığa şartlanmaktır. Bu durumda arzuladığımız şeyi gerçekten yapamayız. Olumlu bakış, sevgi, ihlâs, saygı, şefkat ve merhamet gibi duyguların karışımından oluşan bir enerjidir.
Olumsuz bakış ise, kin, nefret, haset, öfke ve düşmanlık gibi hasletlerin birleşmesinden hâsıl olan bir güçtür. Olumsuz bakışın da mutsuzluk ve huzursuzluk kaynağı olacağı aşikârdır.
Olumlu bakışla beynimizi motive edip programlayabiliriz. Olumlu bakış ve niyetlerimizin, hayatımızı etkilediğini söyleyen Sosyolog Antony Robbins; “Mümkün olsa bütün cümlelerimi olumlu kurarım. Çünkü beyin uygulamaya yönelik sadece pozitif cümleleri algılayabilmektedir” der. Jim Dorman ise “Olumsuz düşünme inancı yok eder”2 şeklinde ifade eder.
“Ölümü”, yokluk değil varlık, ayrılık değil kavuşma, son değil paydos, terhis, mekân değiştirme olarak gören, ayrılığın sillesini yemez, “kavuşmanın” sevincini yaşar. Ve herkese soğuk gelen Azrail’e (as) pozitif bakış, onu, ruhumuzu alıp muhafaza eden sevimli bir varlığa3 dönüştürür. Dolayısıyla, ölüm korkusundan doğan olumsuz tavırlardan ve panik ataklardan kurtuluruz.
İman, bizatihî harfî, melekûtî bakıştır. İman, pozitif bir enerji üretim ünitesidir. İmanlı bakış, olumlu düşünceyi, olumlu düşünce pozitif enerjiyi üretir. Bu da hem bireysel, hem de toplumsal gelişmeyi sağlar.
Hem tarih sayfalarında, hem de çevremizde birçok Müslüman ilim öncüsünün, kâşif veya filozofun bitmez-tükenmez enerjilerini imanlarından ve olumlu düşüncelerinden aldıklarını müşahede ederiz.
Dipnot:
1- Mektubat, s. 367.; 2- Norman Vicent Peale, Olumlu Düşünmenin Gücü, Sistem Yay., İst., 2001, s. 39.; 3- Mektubat, s. 13.
16.06.2008
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|