Kafam karışık. Karışıklığın sebebi yaşlı sayılabilecek eski bir politikacının söyledikleri yüzünden...
Mecliste muhalefet kulisinde beni görünce “Söyleyeceklerim var. Haksızsam sen söyle” dedi. Aysbergin görünmeyen yüzüne merakını bildiğim muhatabımın rahatsızlığı yüzünden okunuyordu.
Aklındaki şüphe kırıntılarını anlatmaya başladı. Hemen sözü müstakbel Genelkurmay Başkanı, şimdinin Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ’a getirdi. Başbuğ’un Kudüs’teki ünlü ‘Ağlama Duvarı’ önündeki fotoğrafına dikkat çekti:
“Fotoğrafların birinde Başbuğ’un başında kasketi, iki eli duvara dayanmış. Diğerinde ise dindar bir Musevinin elleri Başbuğ’un omuzlarında. İkisi de tebessüm ederek samimî bir poz vermiş. Bu fotoğrafların medyaya servisi normal değil” dedi.
“Bunun yeni bir yorum olmadığını” söylediğimde sözünün sonunu beklemem uyarısında bulundu. Ona göre “fotoğrafların servis edilmesi bilinçli bir tercih.”
Devam etti. “Fotoğraflar özel. Bunlar ancak kişilerin özel albümlerinde bulunabilecek cinsten. Komutanlık birimlerinde yer almayacak fotoğraflar. Dolayısıyla fotoğraflardan bilgisi olanlar hane halkı ve deklanşöre basanla sınırlı. Bunları servis edenlerin ellerine nasıl geçtiğinden ziyade, niye geçtiğiyle ilgiliyim.”
Muhatabım şüphelerini soruyla sürdürdü: “Müstakbel Genelkurmay başkanının bu pozları Yahudi lobilerine iyi mesaj olabilir mi?”
Sizin gibi ben de “ne alâka?” deyince arkasını getirdi: “1 Mart tezkeresinden sonra asker ve ABD ilişkileri bozuldu. Her ne kadar düzelme sürecine girdiyse de yeterli olmadı. Bu fotoğraflar iç kamuoyundan çok Yahudi lobilerinde yankı bulacak.”
“Ne işe yarayacak” diye sormadan cevapladı: “Kapatma dâvâsı sonrası oluşacak kompozisyonda bu pozlar çok iş görecek.”
“Fazla komplo olduğunu” söyleyince bir nev'î tersledi. “Düşünmeye değmez mi?” dedi. Daha fazla açmasını istedim. “Arif olan anlar” diye kestirip attı. Ardından, Başbuğ’un 160 mason üyesi bulunan Büyük Kulüp’e yaptığı üyelik başvuru belgesini hatırlattı.
Gözlerimdeki şaşkınlığı görmüş olacak, bu sefer “bir de zihin jimnastiği yapalım” dedi.
“Değil genelkurmay başkanı olacak birinin, en alt rütbeli bir subayın bile Kudüs’te Mescidi Aksa’da takkeli, cübbeli bir fotoğrafı yayınlansa neler olurdu acaba? Parmağında gümüş yüzük bulunduğu veya hanımı başörtülü olduğu için YAŞ kararlarıyla ordudan atılan sayısız ordu mensuplarını düşününce farklı muamelelere canım sıkılıyor” sözleriyle konuşmasını bitirdi.
Muhatabımın fotoğraflarla ilgili iddiaların değerlendirmesini size bırakıyorum. Ancak Yüksek Askerî Şûra (YAŞ) ile söyledikleri kanayan bir yara olmayı sürdürüyor. İnanç engellenemez bir ihtiyaç. Genelkurmay başkanının da, sıradan bir erin de inanma ihtiyacı vardır. Kim, neye, nasıl inanıyorsa inanır.
İtiraz buna değil. İtiraz, gümüş yüzük taktığı, namaz kıldığı, evinde haremlik selâmlık oturduğu veya eşi başörtülü olduğu için ordudan atılanlara... “Çifte standart” kavramını bile aşan uygulamaya…
20.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|