Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 21 Haziran 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

S. Bahattin YAŞAR

Özgürsünüz ama sorumlusunuz



ÖZGÜRLÜK VE SORUMLULUK İÇ İÇE

Sorumluluğun olmadığı bir özgürlük düşüncesi olamaz. Her davranış belli bir özgürlük istediği gibi, istediği özgürlük oranında sorumluluk da ister.

Davranış sahibi, kendisine tanınan özgürlüğü veya kendisinin istediği daha çok özgürlüğü kullanırken, kendisinin daha çok sorumluluk içerisine girdiğini kabul etmek durumundadır. Bu sorumluluk hem Rabbine karşı, hem de özgürlük tasarrufu kullandığı insanlara karşıdır.

Fıtraten, özgürlük tanınan insanlara sorumluluk yüklenmesi, yani özgürlük yaşının sorumluluk yaşı ile birlikte değerlendirilmesi dikkat çekicidir. Onun için rüştüne eren bir birey, artık özgürdür, ama sorumludur da.

Hukukta da, bireyin sorumluluğu, yaşa göre dikkate alınmaktadır. Meşru daire içerisinde şahane hür olan insan, aynı zamanda bütün kullandığı haklardan ve sergilediği davranışlardan sorumludur. Yani şahane kullandığı özgürlüğünün sonucunda bir takım sorunlar ortaya çıkmışsa, bunun gereğini de yerine getirmek durumundadır.

Özgürlük artınca, sorumluluk artmaktadır. Her birey kullandığı özgürlük alanının sorumluluğunu taşıdığını bilmek durumundadır.

HAKKIN HATIRINI ÂLî TUTMALI Kİ, HAK GALİP GELSİN

Bilindiği üzere, her kural pek çok tecrübelerden doğup gelmektedir. Hayatı zorlaştıran davranışlar, kuralların gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Toplum hayatı ancak böylece disiplinize edilmiş olmaktadır. Ancak burada çok önemli bir unsur, kuralların herkes için geçerli olmasına özen göstermek gerekliliğidir. Bir kuralın uzun ömürlü olması, o kuralın kişilere göre değişkenlik arz etmemesidir. Bir hatır için bozulmuş olan kural, önemli bir yara almış demektir.

Bu gün birisi için feda edilen hak, hukuk, yarın bir başkası için de feda edilebilecektir. Hak için yaşayanların, önce onun hatırını âlî tutmak için çaba içerisinde olması gerekmektedir. Yoksa hak benim için feda edilsin de, başkası için feda edilmesin düşüncesi, o kişi için bir yanılgıdan başka bir şey değildir. Hakkın hatırını âlî tutmak ve başka hiçbir hatıra feda etmemek, çok önemli bir sosyal hayat kaidesidir.

KURALIN KRALLIĞI, KİŞİLERİN ONUN ÖNÜNDE EĞİLMESİDİR

Kuralın krallığı, kişilerin onun önünde eğilmesidir. Yoksa kuralın kişiler önünde eğilmesi değildir. Adamına göre değişkenlik arz eden kural, çiğnenmeyi hak etmiş demektir.

Kurallar insanlar için olduğundan, onu hakim kılacak yaklaşım da yine insandan gelecektir. Onun için hiç kimse kural ihlâlini içinde taşıyacak bir ayrıcalığa tabi tutulmamalıdır. Hakperest olan insanlar da böyle bir yaklaşımı kendi nefisleri için bile olsa kabul etmemelidirler. Hak ve hukukun hayat hakkı, kendisi için bir ayrıcalık istemeyen bireylerin varlığı ile mümkündür.

Bir kural, uygulandığı toplumda herkes için zorunludur. Yoksa hukuk kendisini hakka uymaya dâvet ettiğinde, hukuk dışına çıkma zamanı geldi yorumları, zorbalıktan başka bir şey değildir.

En güzeli de, vatandaşın kendisine kural ihlâlini içerecek bir adım atılmasını istememesidir. Böyle bir sistem adaleti, insanlar arası eşitliği, karşılıklı saygıyı beraberinde getirecektir.

Hakkını, hukukunu bilip arayan insanların oluşturduğu bir toplum, hür yaşamayı hak ediyor demektir. Yoksa o toplum, belki başka toplumların esaretinde olmayacaktır, ama kendi içindeki zorbaların esaretini yaşayacaktır.

Bu açıdan, özgürlük de bedelle kazanılan bir zaferdir.

KURALLAR, İNSANA SAYGI İÇİNDİR

Kuralsızlığın anarşizmi doğurduğu düşünüldüğünde, “Kurallar güzeldir ve insana saygı içindir, yoksa haklarını yasaklamak için değildir.” diyebiliriz. İnsanın kendisine ve çevresine zarar vermemesine dönük olan kurallar, zaten İslâmiyetin de kabulüdür. Ve medeni insan davranışlarının oluşması, ancak karşılıklı hak ve hukuku içine alan kurallarla mümkündür.

Bahsi geçen kurallar, hayatı zorlaştıran, yaşanmaz kılan, kişi hak ve özgürlüklerine müdahale eden, ‘yasaklar’ olarak zaten anlaşılmayacaktır.

İnsan onurunu gözeten, insana maddî ve manevî saygı içeren kurallar, insanları daha da özgür, ama sorumluluklarını unutmadan yaşatmaya dönüktür. Yoksa hayat alanını daraltan değildir.

KURAL, KİŞİNİN KENDİSİNE OLAN SAYGI İLE BAŞLAR

İnsanın başkasına zarar vermemesi, ama onun dışında istediği gibi yaşaması tanımlaması doğru değildir. Başka inanç ve düşüncelerden farklı olarak İslâm dini, kişinin kendisine de zarar vermesini engellemektedir. Çünkü kişinin bedeni, ruhu kendisine emanet olarak verilmiştir. Yani insan kendi bedenine ihanetten de men edilmiştir.

İslâm, insanı önce kul olarak kabul eder ve bunun gereği olarak da Allah’a karşı sorumluluğunu hatırlatır. Yani özgürlük ve sorumluluk, kişinin kendisinden başlayıp, dışa doğru dalga dalga yayılan bir alanı kapsamaktadır.

Hatta bütün insanların hayat alanı olan yeryüzü için de, ortak hukukları içine alan ortak sorumluluklar vardır. Artık insanlık ailesi olarak belli kurallar etrafında birleşmek, bir zorunluluk haline gelmiş bulunmaktadır. Yoksa insanlık kendi sonunu kendi eliyle hazırlamaktadır. Yani yoldan çıkan, kuraldan sıyrılan insanlık, erken bir kıyameti başına koparacaktır. Küresel bozulma sinyalleri, kişisel bozulmalarla başlamaktadır.

Bu durum birey için de geçerlidir.

Netice itibariyle, insan sosyal bir varlık olduğu için, kuralsız yaşaması düşünülemez. Aksi halde, küresel tehditler dünya hanemizin kapısını acı acı çalmaktadır. Artık bir insanın çevreye verdiği bir zarar, sadece o insanı ilgilendiren bir zarar değildir. O zaman herkes, attığı adımdan, kullandığı özgürlük tasarrufundan sorumludur.

Evet, kurallar, insana saygı içindir.

21.06.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (07.06.2008) - İnsan topluluk karşısında neden heyecanlanır?

  (31.05.2008) - İmkânsız mümkün,mümkün kolay,kolay zevkli

  (24.05.2008) - Dirseğimizin altına koyduğumuz kitap kadar parmağımız yukarı kalkar

  (17.05.2008) - Ben kendime, sizin bana baktığınız gözle bakmıyorum

  (10.05.2008) - İlham, ikramdır

  (03.05.2008) - İnsan, namazı kadardır

  (19.04.2008) - İnsanlık köyü Onunla (asm) güzelleşti

  (05.04.2008) - Diplomalı hamallardan çekiyoruz

  (29.03.2008) - Gün ‘ömür’de; ömür ‘gün’dedir

  (15.03.2008) - Korku tahlili

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Gezi Eki Pdf

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır