İnsanların faaliyetleri sonucunda dünyadaki birçok denge değiştiği gibi dünyanın ısısı da değişmiş ve ateşi artmıştır. Âyette “İnsanların elleriyle işledikleri yüzünden karada ve denizde fesad çıkar”1 ifadesinin bir tezahürü.
İnsanoğlunun dünya çapındaki faaliyetleri sonucunda her yıl 24 milyar ton karbondioksit salımı yapılmaktadır. Sanayi devriminden sonra atmosferde 175 gigaton karbon birikmiştir. Türkiye’nin 1990 yılındaki emisyon miktarı yaklaşık olarak 170 milyon ton iken, bu 2004 yılında 296 milyon tona çıkmıştır.2
İklim uzmanı bir bilim adamının ifadesine göre eğer karbon salınımı için tedbir alınmazsa bu “gezegenimizin mezar taşının yazısı demektir.” 15 Ağustos 2007 günü Avustralya Melborn Üniversitesinde yapılan bir münâzarada bu konularda şu görüşlere yer verilmiştir: ABD hükümetinin önde gelen iklim bilimcisi James Hansen, küresel ısınmanın sanayi öncesi döneme göre 1.7 C artması halinde gezegenimizde çok büyük değişiklikler ortaya çıkar. 2-3 derece artışın Kuzey Kutbundaki buzları yok edeceğini, deniz seviyesinde felâket boyutlarında bir artışa sebep olacağı ve Batı Almanya, Güney Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’da süper kuraklığa yol açacağı görülmelidir.
İngiliz Çevre Bakanı David Millibond, “Bu gidişi durdurmak için, 2050 yılına kadar tarım dışındaki bütün faaliyet alanlarında karbon emisyonunun sıfıra çekilmesi gerektiğini söylüyor. Thomes Homer ‘Ters-Yüz’ adlı kitabında, “Emisyon korkunç hızla artıyor. Eğer ekonomi bir on yıl daha bugüne kadar olduğu gibi devam ederse sıcaklık artışını 2 C’de durdurabilmek için artık çok geç olacak. İnsanlık bugüne kadar sürdürdüğü kötü alışkanlıklarından artık vazgeçmeli. Yoksa hem kendisinin hem de diğer varlıkların sonunu getirecektir” demektedir. İnsanoğlu, aşırı tüketim ve israftan vazgeçmeli. Çünkü bu fiilini Cenâb-ı Allah yasaklamıştır.3 Hatta, bu fiili işlemeyi “şeytanın kardeşliği olarak”4 bildirmiştir.
Dünyadaki bu kötü gidişata dur demek için 1997 yılında Japonya’nın Kyoto şehrinde küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda mücadeleyi sağlamaya yönelik uluslar arası bir sözleşme yapılıyor. Bu protokolü imzalayan ülkeler karbondioksit ve sera etkisine sebep olan gazları salımını azaltmaya söz vermişlerdir. 2005’de yürürlüğe giren bu protokolü Türkiye’de imzalamaya karar verdi. TBMM Çevre Komisyonunda Türkiye’nin Kyoto protokolüne katılımının uygun bulunduğuna dair yasa tasarı komisyonda kabul edildi. Çevre Bakanını Veysel Eroğlu’nun ifadesine göre Meclis tatile girmeden tasarı kanunlaşacak. Bu konuda hepimize görevler düşmektedir. ‘Ben bir kişiyim benden ne çıkar’ denmemeli. Bütün faaliyetlerimizi iktisat üzerine bina etmeliyiz ve bir çok alışkanlıklarımızdan artık vazgeçmeliyiz. Karbon sayacı diye bir sistemle herkes atmosfere ne kadar karbondioksit bıraktığını çok rahat öğrenebiliyor. Aylık olarak harcanan elektrik, doğal gaz, kömür, araç, kullanımı ve uçak seyahatinizi yazdığınızda yıllık olarak havayı ne kadar kirlettiğimiz ortaya çıkıyor, karşılığında da kaç ağaç dikmeniz gerektiği size bildiriliyor. Ben ailece harcamalarımı ölçtüm. Aylık 120 kilovat elektrik, 109 metre küp doğal gaz, 500 kilometrelik yol. Yıllık toplam 0.48 (ton) karbondioksit. Karşılığında dikmem gereken bir ağaç. Oranlara baktığımda en fazla karbon salınımı araçtan kaynaklandığını gördüm. O halde özellikle araç sahiplerinin çok dikkat etmesi gerekmektedir. ‘Param var, arabam var’ diye her canının istediği yere anahtarı çevirip gidilmemeli. Zaman zaman “sanki yedim” misali “sanki gittim” denmeli. Yalnızken toplu taşıtlar kullanılmalı. Ayrıca israfı teşvik eden, gururu okşayan tek kişilik araçlar, iki kişilik araçlar, yarış araçları bilmem kaç silindir araçlardan da artık insanlık vazgeçmeli. Yoksa İlâhî nizamı bozmanın cezası olarak dünyası başına yıkılacaktır.
Dipnot:
1- Kur’ân-ı Kerim, 30/41, 2- TBMM Çevre Komisyonu konuşmaları, 3- 7/31, 4- 17/27.
18.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|