Türkiye’nin dertlerden biri de çevre konusundaki ihmallerdir. Sanayileşmesini tamamlayan ülkeler, bu süre zarfında ‘çevre’lerini de büyük ölçüde tahrip etmişler, sonra da ‘zararın neresinden dönülse kârdır’ anlayışıyla yeniden çevreye sahip çıkmayı gündemlerine almışlardır. Türkiye bu dönem zarfında sanayileşmede ‘geri’ kalmış, ama ‘çevre’yi de nisbeten koruyabilmiştir.
Dünya, son yıllarda daha önce tahrip ettiği çevreyi yeniden kazanmaya çalışırken, biz ne yazık ki tahrip çalışmalarına ağırlık vermek üzereyiz. Hatırlamak lâzım: Dünyada ‘ekolojik ürün’e rağbet arttı. Peki, ‘ekolojik ürün’ nasıl yetiştirilebilir? Geçmiş yıllarda ‘kimyasal gübre’ kullanılmayan topraklarda ‘ekolojik ürün’ yetiştirilebilir. Türkiye’de çiftçiler; geçmiş yıllardaki ‘fakir’likleri sebebiyle topraklarını gübreleyemedi. Ve o günlerde ‘zarar’ gibi görünen ‘fakirliğimiz’ bugün ‘ekolojik ürün’ üretme yoluyla zenginliğe dönüşebilir.
İşte çevre konusunda da aynı noktadayız. Başta Karadeniz olmak üzere henüz bozulmayan güzel bir çevreye sahibiz. Ancak son yıllarda ‘para’ uğruna bu güzel ve eşi bulunmaz çevremiz tahrip edilmeye başlandı. Karadeniz Bölgesinin hemen her ilinde, her vadisinde ‘tünel tipi HES’ler yapılmaya başlandı. Henüz iş işten geçmiş değil, ama çevre tahribi noktasında epey yol alınmış durumda.
İstanbul’daki Karadenizliler, 22 Haziran Pazar günü Kadıköy’de bir araya gelerek çevrenin katledilmek istenmesini güçlü bir ses ile protesto ettiler. İkizdere Derneği ve çevre derneklerin organize ettiği “Vadime Dokunmayın” mitingi yapılarak, hadiseye sadece ‘para’ gözlüğüyle bakanlara anlamlı bir mesaj verildi. Mitingde sadece İkizdereliler yoktu. Başta Çayeli’nin Senoz Vadisi köylerinde oturanlar olmak üzere Fırtına Vadisi ve diğer vadi köylerinde oturanlar da oradaydı.
Mitingde yapılan konuşmalarda bu ve benzer mitinglerin ‘enerji üretimine’ karşı olmadığı özellikle hatırlatıldı. Konuşmacılarca, karşı çıkılan şeyin; ölçüsüz ve insafsız çevre tahibatı olduğu ifade edildi. Gerçekten de başlangıçta bu vadilerde santraller yapılmasını destekleyen çok sayıda kişi, çalışmaları yerinde görünce ürküyor. Halkın diline yerleşmiş bir tabirimiz var: “Vur deyince öldürme.” İşte, “Enerji üreteceğim, dereler boşa akmayacak, bölge halkı da kazancak” diyenler öyle ölçüsüz ve insafsız hareket etmeye başladılar ki, Senoz Vadisindeki güzellikler ‘ölüm’ün de ötesine geçti!
Çok önemli itiraz noktalarından biri de şu: Bölgede çalışmaya yapan firmalar, vatandaşı muhatap bile almıyor ve bu güne kadar da almadı. Düşünün, bunca itirazlar oluyor, mitingler yapılıyor, başta mahalli TV’ler olmak üzere onlarca yayın yapılıyor; bu bölgede yatırım yapan ‘çevre dostu firmalar’ tek kelime etmiyor! Eğer yaptıkları işin faydalı olduklarını düşünüyorlarsa niçin kamuoyu önüne çıkıp bunu savunmuyorlar? Kaçak güreşmeye, milleti yanıltmaya ne gerek var?
Kadıköy’deki mitingde coşkulu bir kalabalık vardı ve “Dereler özgürdür, özgür akacak” diye haykırdı. Her konuda olduğu gibi ‘çevre’ konusunda da duyarlı olmak ve haksızlıklara, çevre katliâmına karşı çıkmak durumundayız. Bunun için “Senoz Vadisi”nde oturuyor olmak da gerekmez. Çünkü her şeyi ‘para’ olarak gören menfaatçiler, bugün Senoz Vadisinde, yarın Beykoz Korusunda olabilirler...
Vadimize, yeşilimize ve ‘temiz hava’mıza dokunmayın.
24.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|