Aslında sadece gurur üzerinde duracaktım. Sâir duygulardan bahsetmek gerekecek mi, bilemiyorum, ama gurur gibi insanı oldukça derin vartalara sürükleyen bir öldürücü haslete dikkat çekmek ve bu duygudan ehl-i kemâl olan insanların çok ciddî bir şekilde kaçınması gerektiğini dile getirmek için tuşlarla konuşmaya başlamıştım.
Biz insanlarda bulunan bir çok kötü hasletten kurtulmak elbette büyük gayret gerektirir. Duygularımızı hep iyiliklerle beslemek, fıtratımızda bulunan hasletleri iyi bir şekilde kullanmak dünya imtihanını kazanmamız için mutlak bir şekilde gerekmektedir. Çünkü bizleri iyiliklere de, kötülüklere de sürükleyen duygularımızdır. Çünkü maddî davranışlarımızı yönlendiren mânevî dinamiklerimizdir.
Kötülük sınırları içinde kalan bir çok terörist, bozguncu duygulardan bahsedebiliriz. Husûmet, kin, kıskançlık, gadab, enaniyet, gurur aklıma bir çırpıda gelenlerdir. Şüphesiz şu anda burada ifade etmediğim başka kötü duygular da bulunmaktadır. Ama az çok hepsinin tedavi edilebileceğini düşündüğüm halde, gurur, enaniyet ve benlik gibi aynı kategoride zikredilebilecek duyguların kolay kolay tedavi edilemeyeceği hissi beni oldukça fazla korkutmaktadır.
Efendimizin (asm) gururun şeytandan olduğuna dâir hadislerini hatırlarsınız. Gururun şeytandan olduğunu düşündüğümüzde şeytanın da gurur ile meydana geldiği gerçeğini hatırlarız. Zira İblisi şeytan eden sır gururdur. Şeytan ucb ile kendi ameline güvenmiş ve gururla da kendini daha büyük görerek Hâlık-ı Kâinatın emrine karşı gelmiştir. İşte lânet halkası bunun üzerine boynuna geçirilmiştir. Durum böyle olunca, insan olan insan nasıl gurur gibi kötü bir hasletten korkmasın?
“Şirk-i hafî” dediğimiz gizli şirkin en fazla barındığı duygu, gurur ve kardeşi enaniyet olmalıdır. İnsanı insanlıktan çıkaran ve Rabbine isyana götüren en büyük kötü duygu gurur olduğu için şeytan insanın bu damarını olabildiğince fazla kullanmaya çalışmaktadır. Her insanda bulunan gurur zaafı için tedbir alınmazsa, insanı Rabbine ve hemcinslerine karşı isyana götüren çok durumlar meydana gelir. Gururun yönlendirdiği bir hayat önce sahibi için, sonra da diğer insanlar için yaşamayı çekilmez hâle getirir.
Şeytan çoğu zaman gururumuzu bize göstermemekle bizi tuzağına düşürmekte ve gururdan kaynaklanan bir çok fena hasletlerimizden dolayı bizlere mazeretler üretmektedir. Şeytanın bu tuzağına düştüğümüz zaman, aslında gurur eseri olan bir çok davranışımız için kendimizi haklı bulmaya başlarız ki, bu durum tedavinin zora girmesi gibi bir durumla bizleri karşı karşıya getirir.
Karşımızdakilerin gururlu olduğuna kendimizi inandırmaktan, insanların bizi başarılarımızdan dolayı çekemedikleri duygusuna kadar karşımıza birçok şeytânî ve nefsânî tuzaklar çıkabilmektedir. Tedbir almazsak hem dünya hayatımız zehirlenir, hem de ebedî saadeti kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya gelebileceğiz. Bu sebeple bizleri gurur ve enaniyetten uzaklaştıracak iyi hasletlerle kendimizi bezemeye çalışmamız gerekecektir.
Aldığımız tedbirlerin başında, şüphesiz, bizlerin aciz ve fakir bir kul olduğuna, Allah’a hakikî kul olduğumuz takdirde değer kazanabileceğimize kendi nefsimizi inandırmamız gelmektedir. Bu durum ancak tahkikî bir imanı elde etmekle mümkün olabilir. Her an Rabbimizi düşündüğümüz ve ibadetlerimizi hulus-u kalble yaptığımız takdirde hep ölüm hakikatini düşünecek ve böylece gurur ve enaniyet gibi hasletlerin insanlar için ne kadar abes ve tehlikeli olduğunu iyi bir şekilde idrak etmiş olacağız.
“Gururlanma padişahım senden büyük Allah vardır” misâlinde olduğu gibi, gerçek bir imana sahip olan insan gururlanmayı bir zül bilecek ve Allah’ın kudreti karşısında mütevazilikten başka bir çıkar yolun olmadığını anlayacaktır.
Hâsılı bizi aldatan duyguların en tehlikeli olanlarından bir tanesinin gurur olduğunu tekrar ifade etmek istiyorum. Rabbimin ehl-i imanı gurur ve enaniyet gibi nefsânî ve şeytânî tuzaklardan muhafaza etmesi temennisiyle satırlarıma son veriyorum. Vesselâm...
30.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|