Hep haklı onlar olduğu için hakkın ve hukukun tarifi yapılamaz yanlarında… Her şeyi bilirler. Sadece yayıncılık denen yarı yalancılığı bildikleri halde. Kimseyi beğenmezler, kim onları beğeniyorsa!.. Fayda eğer onların gönüllerini okşuyorsa vardır. Yoksa onların nazarında her şey faydasız ve boş sadece onlardan işaret bekliyorlar, menfaatleri canlı ve hayattar olsun diye…
Bir tek haklı tarafları var, her gün ölüp her gün dirilmek. Bunun tafrası da yetiyor zaten! Kendisini tekmilen yetiştirene az rastlanıyor. Lâkin okuyucu denen bilmezler ordusu onları çok iyi yetiştiriyor. Öğretiyor ve eğitiyor. Milleti eğitmek ve millete bir şeyi değil her şeyi öğretmek üzere kendilerini sahneye atan bilmezler aktörlerine…
Doğuştan bilge, yetişme tarzlarından dolayı haklı ve millet adına kendini vekil gören basınbazlar ordusu. Ordu kelimesinin tarifini Türkiye’de dahil olursanız zaten kahraman Türk ordusundan çok uzaklardasınız demektir… Senin namına ölçerler, biçerler, yazarlar, çizerler ve ipini çekiverirler. Müsbet anlamda ve müsbet işlerde pek az çalışmaya soyundukları için kafa yordukları müsbet hiç faaliyetleri yok denebilir. Azınlığın azınlığı “Edepli ve mektepli” muharrirlerimiz, yazarlarımız ve cerideci gazetecilerimiz istisna tabiî ki!...
Ne gülünç ve bir zor hakikatın isbatına soyunmuşlardır. Bir bilseniz beğendikleri ve doğru yanlış her istedikleri doğrudur. Beğenmedikleri ve doğru yanlış her istemedikleri yanlıştır… Fikrin, yayıncılığın ve neşriyatın dik âlâsı olmak ancak aklı susturmak ve hisleri ve nefsi çalıştırmakla olabiliyorsa işte öyle bir şey küçük bir pencere kabilinden bunlar hep başarılıdır… Ama kafanı değil gövdeni bu küçük pencerede zorlayabiliyorsan ve bunun isbatına çalışabiliyorsan işte bu gazetecilik!...
Edebiyat; kamu görevi, halkı aydınlatmak, vatan, millet vs… Esas; menfaatli, nefsi işler halkı kandırmak ve vatana millete ihanet vs. Ahir zaman insanının özelliğidir olmayan özelliklerle görünmek… Bu iki kavramın arasına daha iki bin tanımı yerleştirebilirsiniz. Gazeteciler ise tanımlar üstüdür…
Sadece ve sadece bildiği doğru ve yanlışları kendi görüş ve fikirleri olduğunu üstüne basa basa söylemek ve yazmak görevleri iken her biri neşriyat ve yayının dev dalgaları zannı ve bilirliği içinde okuyucuya dolayısıyla millete hükmetmeye, ezmeye, sindirmeye ve yönetmeye hazır gazeteciler!
Gazeteci kendi aklına güvendiği kadar okuyucunun aklına da güvenebilmeli…
Gazeteci kendi fikir ve görüşlerini doğru bildiği kadar, milletinin fikirlerinin doğruluğuna kanaat getirebilmeli.
Gazeteci dünyayı ben yarattım havalarından ziyade, kendisi de dahil olmak üzere dünyayı yaratan Birinin olduğuna en az kendisi kadar inanmalı.
Gazeteci hep ölçüp, biçip kesip katlama olarak yaptığı yayıncılığın bir gün kendisini de aynı şekilde işleme tabi tutacağını bilmeli.
Gazeteci gazetecilik yapmalı, gazetecilik yapmayanları da aynı şekilde muhatap almamaya gayret göstermelidir… Herkes her işi bilmek ve yapmak zorunda değildir, olmamalıdır da…
Bilgilendirici, rehber, haber verici gazetecilik varken…kendinizi zora sokmayın…
27.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|