Eserleri dünyanın kırk diline çevrilen; okuyan, araştıran her ruhu mest eden Risâle-i Nur Külliyatı gibi altı bin sayfalık nadide bir külliyatı asrımız insanlarına armağan eden Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri der ki: “Nefs-i emmâreme itimat edemem. Nefis kusursuz olmaz”1
Bilindiği gibi eğitilmemiş, kötülüğü emreden nefse nefs-i emmare denilir. Eğer insan nefs-i emmâresine itimat ederse, bu daha düşmanla mücadeleye girmeden önce teslim-i silâh eden kimseye benzer.
Nefsini devamlı kusurlu gören kazanır. Hatta “İstiğfara müncer olan derk-i kusur, gurura incirar eden rü’yet-i hüsn-ü amele müreccahtır [İstiğfara götüren kusurunu anlama, gurura sevk eden amelini güzel görmeye tercih edilir.]”2
İnsan değil sadece kusurunu bilmek, kusurunu görüp söyleyenlere de kızmamalı, memnun olabilmelidir. Bu hususta da şöyle der Bediüzzaman Hazretleri: “Ben nefsim ile müsalâha etmemişim. Çünki terbiye etmemişim. Benim boynumda veya koynumda bir akrep bulunduğunu biri söylese veya gösterse, ondan darılmak değil, belki memnun olmak lâzım gelir.”3
Hatta bu hususta eziyet, sıkıntı ve tazyiklere katlanmayı bile göze aldığını söyler, “Eğer ehl-i dünya tarafından başıma gelen şu eziyet, şu sıkıntı, şu tazyik, ayıplı ve kusurlu nefsim için ise helâl ediyorum. Benim nefsim belki bununla ıslâh-ı hal eder; hem ona keffaretü’z-zünûb olur”4 derdi.
Demek insanın hayatta hiç mi hiç unutmaması gereken bir husus varsa o da nefistir. Nefsin mahiyetini, düşmanlığını, insana daima tuzaklar hazırladığını bilmeyen insan hayatın imtihanını kaybeder. Bediüzzaman Hazretleri şunu telkin eder insana: “İnsan nisyandan [unutkanlıktan. İnsan kelimesinin kökü olan nisyanda da unutkanlık anlamı vardır] alındığı için, nisyana mübtelâdır. Nisyanın en kötüsü de nefsin unutulmasıdır. Fakat hizmet, sa’y, tefekkür zamanlarında, nefsin unutulması, yani nefse bir iş verilmemesi dalâlettir. Hizmetler görüldükten sonra, neticede, mükâfat zamanlarında nefsin unutulması kemâldir.”5
Kâinatın Efendisi (asm), “Senin en zararlı, en büyük düşmanın iki yanın arasındaki nefsindir”6 diye ne kadar anlamlı bir ikazda bulunmuş.
Dipnotlar:
1- Emirdağ Lâhikası, 2: 122.
2- Nurun İlk Kapısı, s. 138.
3- Şuâlar, s. 421; A.g.e., s. 392.
4- Şuâlar, s. 393.
5- Mesnevî-i Nûriye, s. 224.
6- Keşfü’l-Hafa, 1:143.
27.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|