Akıl ve kalbin ileriyi görme özelliği vardır. Kusur, hata, eksiklikle yoğrulmuş nefis ise, ileriyi göremez, görmek istemez, günübirlik yaşar; kendini mükemmel gördüğü için diğer duygulara da yön vermeye çalışır.
Nefsin bu özelliği dikkate alınmazsa ileriyi gören akıl ve kalbi susturmakla kalmaz, gerçeklere karşı gözlerini kapamayı da maharet zanneder. Öyle ki, “Kendini unutmuş, kendinden haberi yok. Mevti [ölümü] düşünse, başkasına verir. Fenâ ve zevali görse, kendine almaz. Ve külfet ve hizmet makamında nefsini unutmak, fakat ahz-ı ücret ve istifade-i huzûzât [ücret alma, haz duyma] makamında nefsini düşünmek, şiddetle iltizam etmek; nefs-i emmârenin muktezâsıdır.”
Bu makamda nefsi arındırma ve terbiye etmenin yolu, nefsin arzularına ters hareket içinde olmaktır. “Yani nisyan-ı nefs içinde nisyan etmemek, yani, huzûzât ve ihtirasatta [haz ve ihtiraslarda] unutmak ve mevtte ve hizmette düşünmek”tir.1
Evet, hizmet zamanında geri kaçan, ücret vaktinde en ön safa geçen nefsi terbiye etmek, iş ve hizmet vaktinde onu ileriye sevk etmek, ücrette ise geriye bırakmakla olur.
Nefs-i emmarenin, yani kötülüğü emreden nefsin diğer bir önemli özelliği de, hayır ve iyilikte eli kısayken, şer ve tahripte sınır tanımaz olmasıdır. Sözler’de bu hususa şöyle dikkat çekilir:
“Nefs-i emmâre; tahrip ve şer cihetinde nihayetsiz cinayet işleyebilir, fakat îcad ve hayırda iktidarı pek azdır ve cüz’îdir. Evet, bir haneyi bir günde harap eder, yüz günde yapamaz. Lâkin eğer enâniyeti bıraksa, hayrı ve vücûdu tevfik-i İlâhiyeden istese, şer ve tahripten ve nefse itimaddan vazgeçse, istiğfar ederek tam abd olsa; o vakit ‘Allah, onların kötülüklerini iyiliklere tebdil eder’2 sırrına mazhar olur. Ondaki nihayetsiz kàbiliyet-i şer, nihayetsiz kàbiliyet-i hayra inkılàb eder. Ahsen-i takvim kıymetini alır, âlâ-yı illiyyîne çıkar.”3
Demek şerde eli uzun, hayırda kısa olan nefsi eğittiğimizde kötülüklerinden korunmakla kalmaz, ondan istifade eder hâle geliriz.
Dipnotlar:
1- Sözler, s. 503, 504; Mektûbat, s. 507.
2- Furkan Sûresi: 70.
3- Sözler, s. 335; Nurun İlk Kapısı, s. 51.
25.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|