Sigara ağzında ve içmeyi alışkanlık edinmiş bir kimsenin sigaranın zararlarından bahsetmesi, insanları iknaya çalışması ne kadar doğru? Hem böyle bir insan bunda ne kadar başarılı olabilir?
Nefsine söz dinletemeyen, yola getiremeyen insanın başkalarını ikna etmesi mümkün değildir. Onun için insanlar üzerinde etkili olmuş büyükler hep işe nefislerinden başlamış, önce kendi nefislerini ikna etmiş, bahsettikleri hakikatleri önce kendi nefislerine kabul ettirmiş, uygulamış, sonra da diğer insanlara anlatmışlardır.
İşte asrımızın kuvvetli ve tesirli bir Kur’ân tefsiri olan Risâle-i Nur’un dayanaklarından biri buydu. “Risâle-i Nur, en evvel tercümanının nefsini iknaa çalışır. Elbette nefs-i emmâresini tam ikna eden ve vesvesesini tamamen izâle eden bir ders, gâyet kuvvetli ve hâlistir ki, bu zamanda cemaat şekline girmiş dehşetli bir şahs-ı mânevî-yi dalâlet karşısında tek başıyla gâlibâne mukabele eder.”1
En isyankâr, en söz anlamayan birisi varsa, o da nefistir. Nefsi iyi tanımadıktan sonra onunla mücadele etme imkânı da kalmaz. Kişi o zaman nefsinin zebûnu olur. O nefse değil, nefsi ona biner.
Evet, her şeyden önce nefsin mahiyeti iyi tanınmalıdır. Tanınmalıdır ki mücadelede başarıya ulaşılabilsin. Nefisle ilgili şu tahlil ne kadar anlamlı değil mi? “İnsan, cibilliyeti ve fıtratı hasebiyle nefsini sever. Belki, evvelâ ve bizzât yalnız nefsini sever, başka her şeyi nefsine fedâ eder. Mâbûda lâyık bir tarzda nefsini medheder."2
O halde yapılacak iş, önce nefsi değil, Allah’ı, sonra da Onun adına diğer yaratıkları sevmektir. Çünkü Mâbûda yöneltilmesi gereken sonsuz sevgiye lâyık değildir nefis.
“İnsan kendi nefsine olan şiddet-i muhabbetten dolayı kendisine hizmeti ve menfaati olan şeyleri sever, hem kıymet verir. Semeresinden istifade gördüğü şeylere abd ve köle olur.”3
Allah’tan başka hiçbir şey, kul ve köle olmaya lâyık kıymette değildir. Allah yerine mahlûkàta kul ve köle olanlar, “Nefisperest, tabiatperest gâyet ahmak, gâyet zâlimdir”4 hakikatine de mâsadak olmuş olurlar.
Demek nefsî eğitimde ilk basamak, insanın içindeki sonsuz sevgiyi nefse değil, Allah’a yöneltmesidir. Aksi halde insan, nefsini putlaştırmış olur.
Önce Allah sevilecek, sonra da O'nun adına yarattıkları.
Dipnotları:
1- Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 152.
2- Sözler, s. 503; Mektûbât, s. 506; Mesnevî-i Nûriye, s. 195.
3- A.g.e., s. 179.
4- Sözler, s. 239.
22.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|