Allah Resûlü (asm) birgün bir kısım insanlardan bahsetmiş, özelliklerini anlatmış, sonra da onlara, “Allah’ım, onları koru! Muhalefet edenlere karşı onlara yardım et! Kıyamet gününde gözümü onlarla aydınlat!” diye duâ etmiş, sonra da şu meâldeki âyeti okumuştu: “Dikkat edin, Allah’ın dostları için ne bir korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar”1
Kimdi Resûlullah’ın (asm) özellikle duâ ettiği, “Gözümü onlarla aydınlat!” buyurduğu, korku duymayan, mahzun olmayan bu Allah dostları?
Onlar Allah Resûlü’nün (asm) kavuşmak için iştiyak duyduğu insanlardır. Birgün onlara olan iştiyakını Ebû Zer ve beraberindekilere anlatmıştı: “Allah güzeldir, güzeli sever. Benim neden hüzünlendiğimi, ne düşündüğümü, neyi özlediğimi biliyor musun ey Ebû Zer!” diye sormuştu Ebû Zer’e (ra).
Onlar da, “Hayır, bilmiyoruz ya Resûlallah. Bize niçin gamlandığını, neyi düşündüğünü anlatır mısın?” diye karşılık vermişlerdi.
Kâinatın Efendisi (asm), bir “Ahh!” çekti. “Benden sonra gelecek kardeşlerimi özledim” buyurdu ve özelliklerini bir bir sıraladı: “Onlar peygamberlere benzerler. Şehit mertebesindedirler. Sadece ve sadece Allah rızası için baba ve kardeşlerinden uzak kalırlar. Yine Allah için malın peşinde koşmayı da terk ederler. Mütevazidirler, nefislerini hor ve hakîr görürler. Şehvetlerine meftun olmaz, fani dünyanın şaşaasına iltifat etmezler. Allah sevgisiyle Allah’ın evlerinden bir evde gamlı ve mahzun bir şekilde toplanırlar. Kalbleri ve ruhları bütünüyle Allah’a bağlıdır. Allah onları bilir. Onlardan biri hastalandığında sabrı sebebiyle bir sene nafile ibadetten çok sevap kazanır.”
Ebû Zer ve arkadaşları hayli merak içindeydiler. İştiyakla dinler, anlatmaya devam etmesini isterler. Allah Resûlü (asm) onların bir özelliklerine daha dikkat çeker: “Onlar gamlandıklarında her nefesine bir derece verilir.
“Onlardan bir tanesinin tesbihi dağlar kadar altını tasadduk eden kimsenin kazandığı sevaptan daha fazladır.”
“Onlardan birine bakman, Kâbe’ye bakmandan daha sevimlidir. Onun sevindirdiği, Allah’ın sevindirdiği kimse gibidir.”
“Onların yanına günahkâr bir topluluk da otursa, rahmeti gereği Allah onları affetmeden bırakmaz.
“Ey Ebû Zer! Onların gülmeleri ibadet, şakalaşmaları tesbih, uykuları sadaka hükmündedir. Allah onlara günde yetmiş kere nazar eder. Ben işte onlara müştakım ey Ebû Zer!”2
Bu sözlerden sonra Resûlullah (asm) saçlarını bitkin bir şekilde düzeltti. Başını kaldırdığında ağlamaktaydı. Gözyaşları inci taneleri gibi dökülüyordu. Bir kere daha “Allah!” deyip, “Onları özledim. Onlara kavuşmak istiyorum” dedi ve başta kaydettiğimiz duâsını yaptı ve peşinden de Yunus Sûresi’ndeki 62. âyeti okudu.
Dipnotlar:
1- Yunus Sûresi: 62.
2- Semerâtü’l-Fuad, s. 82.
14.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|