Her hafta başı olduğu gibi bu Pazartesi de yeni bir bombayla haftaya başladık. Bomba derken yanlış anlaşılmasın; haber bombasını kastediyorum. Bombadan bombaya fark var.
Darbecilerin iç yüzünü ortaya çıkaran bombalar manşetlerden patladıkça darbeciler sarsılıyor.
Bir de bomba süsü verilmiş sıradan haberler var. Belli bir medya grubu son zamanlarda bayat malzemeleri zorlamayla piyasaya sürüp patlatmaya çalışıyor. Belki 10 yıl önce millet bunları yutuyordu fakat şimdi ciddiye alan yok.
**
AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat’ın “travma” sözleri bir çok kişiyi yeni travmalara soktu. Ne dedi Fırat? “Atatürk devrimleri toplumda travma yarattı. Arap harfleri yerine bir gecede latin harfleri getirildi.”
Vay sen misin bunu diyen? Kendi partisinden bazı milletvekilleri de dahil Fırat’a demediklerini bırakmadılar. Gelen tepkiler üzerine Fırat basın toplantısı düzenledi. “Sözlerimin arkasındayım” dedi.
Fırat’ın sözlerinde ne bir hakaret, ne de bir aşağılama var. Verdiği bir röportajda sadece bir “tesbit”te bulundu. Devrimlerin iyi veya kötü olduğuna dair en küçük imada dahi bulunmadı. Ancak bir kesim konjonktür gereği de olsa gerek üzerine çullandı.
Aynı tavır yakın geçmişte Hüsrev Kutlu’nun sözleri üzerine de sergilenmişti. Meclis’te, askerî üniformalı Atatürk resminin yerine sivil bir resminin olması teklifinde bulunmuştu Kutlu. Neredeyse linç edilecekti. Bu teklif bile kimilerini travmaya sokmaya yetmişti.
**
Fırat’ın sözleri Devlet Bahçeli’nin de gündemindeydi. Bahçeli resmen niyet okudu. Fırat’ın yalanladığı halde Şeyh Said’le ilişkisini nazara verip “cumhuriyetle sorunlu ve kavgalı geçmişinin hıncını” aldığını söyledi. Baykal ise önemli bir “ipucu” yakalamanın keyfiyle kapatma dâvâsının haklılığına vurgu yaptı.
Fırat’ın sözlerini eleştiren Bahçeli ve Baykal’ın Genelkurmay tarafından hazırlandığı ileri sürülen “Lahika-1” adlı “askeri eylem planı” hakkında da bir çift söz söylemesini bekledik, ama nafile.
Başbakan Erdoğan, “kenara çekilip bir bilen olma” teklifine karşılık Bahçeli’ye “sen kim oluyorsun?” diye çıkıştı. MHP’yi CHP tarzı siyaset yapmakla suçladı. O da “eylem planı”nı pas geçti. Üzerine alınmayan liderler sınıfına katılmayı tercih etti.
**
Travma sözcüğüne kızmanın bir anlamı yok. Travma, Türkiye’nin vazgeçilmez hallerinden biridir. Hepimiz her olay ve devrim karşısında travma yaşarız pekalâ. Her ihtilâl ve darbe bir travmadır. Başbakan ve iki bakanın asılması siyasetçilerin yaşadığı en büyük travmadır. Ekonomik krizler ciddi travmalardır.
Tek parti döneminin sona erdiği beyaz ihtilâl de bir kesimi travmaya uğratmıştır. Ezanın aslî şekliyle okunmasına izin verilmesi de bu kesim açısından onarılmaz bir travmaya yol açmıştır. Bir türlü iktidar olamayışı nedeniyle CHP’nin sergilediği davranışlar da dikkate değer bir travmanın dışa vurumudur.
Kızmaya, farklı anlamlar çıkarmaya gerek yok. Hepimiz travmalıyız bir şekilde. Sezen Aksu’nun şarkısı gibi. Travmasız değiliz hiçbirimiz…
25.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|