Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 27 Haziran 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Cemil Meriç, Said Nursî'yi anlatıyor (3)



Bir ziyaretimiz esnasında, Bediüzzaman Said Nursî'nin hayatı ve temsil ettiği İslâm tefekkürü hakkında hacimli bir çalışma yapmak istediğini ifade eden Cemil Meriç, bu hususta ayrıca Prof. Şerif Mardin'e de bazı tavsiyelerde bulunduğunu anlattı.

Meriç Hoca, aynı arzusunu başkalarıyla da paylaştığını biliyoruz. Ne var ki, böylesi bir çalışmada bulunmaya son yıllarda giderek bozulan beden sağlığı el vermediği gibi, buna ömrü de kifâyet etmedi.

Ama, yine de elinden geldiğince bu meseleyle alâkadar oldu. Hemen her vesileyle Said Nursî ve eserlerini idrak nazarlarına sunmaya çalıştı.

İşte, aşağıda okuyacağınız satırlar, onun bu hususta nasıl bir arzu ve düşünce atmosferi içinde bulunduğunu gösteriyor.

İslâm tefekkürünü temsil eden Bediüzzaman'ın celâdeti, taşıdığı sağlam îmanın tezahürüdür.

Hayatının son yıllarında tanıma şansına nail olduğu Said Nursî ve eserleri ile ilgili olarak, yazılı/sözlü çok tesirli ve sitayişkâr beyanlarda bulunan Meriç, Üstad Bediüzzaman'ın bilhassa "celâdet" noktasında bir kahraman olduğuna ve bu asırda "İslâm tefekkürünü temsil makamı"nda bulunduğuna inandığını söylüyor.

İşte, bu konularla ilgili olarak 1981'de Cemil Meriç'le yapılan bir mülâkattan çok kısacık bir bölüm...

Suâl (İ. Işık): "Vak'a–yı Hayriye'den (Tanzimat'tan) beri (1839) bizde İslâm tefekkürünün büyük isimleri çıkmamıştır" diyorsunuz. Bunun...

Cevap (C. Meriç): "Çıkmamıştır. Said Nursî var. Hürmete lâyık başka bir adam tanımıyorum. Ben onu tanıdım.

"Ben, 'Müslüman mütefekkir' deyince, celâdetiyle, cihadetiyle onu tanıdım, başka tanımadım.

"Hepsi 'Pırt!' deyince kaçan, firar eden insanlar. Mehmet Akif de dahil. Bir tane başka göremedim ki...

"Ama, mâzide var. Onları da yazdım. Ben Tanzimat'tan bugüne kadar gelen Türk edebiyatını, Türk düşüncesini gayet iyi bilirim. Bunların arasında iki tanesini çok seviyorum: Cevdet Paşayla Tunus'lu Hayreddin. Ötekiler karışık.

"Namık Kemâl şairdir. Severim, ama şair olarak severim. Aynı zamanda İslâmı müdafaa eden bir şairdir. O tarafını da beğenirim. Diğerlerini de öyle.. Yani, bunlar şairdirler, İslâm tefekkürü diye bir tefekkürün içine giremezler. Ama, İslâmın müdafiidirler.

"Saygı gösteririm. Bahsederken hürmetle bahsederim. Ama, benim uğraşma saham değil bunlar. İnsan her şeyle uğraşmaz, her şeyi bilemez ki...

"Evet, Tanzimat'tan sonra büyük İslâm mütefekkiri yok. Olsaydı, zaten bu hale gelmezdik. Yani olsaydı, bir mücadele olurdu... Hiçbir mücadele olmadı. Giyin dediklerini giydik, atın dediklerini attık. Dili de mahvettik...

"Bütün bu cinayetler olurken, herkes pustu, sindi... Tek sesini çıkaran Said Nursî oldu, o kadar."

Sual (İ. Işık): Bu yüzden mi celâdetine daha fazla önem verdiniz?

Cevap (C. Meriç): "Tabiî, son derece mühim. İslâm, celâdet demektir. Başka bir şey değil.

"Şahsiyet, celâdet demektir. (Yerine göre) kabadayılık demektir. Hiçbir tehlikeye girmeden, hiçbir şey olmaz. Fakaat, o kısım ayrı mesele.

"İslâm tefekkürü bakımından Said Nursî'nin değeri nedir? O ayrı bir tetkik mevzuudur. Bu dâvâda, benim ele aldığım dâvâda, mühim olan insanların insan olması, şahsiyetli olması, kahraman olması, celâdet göstermesidir.

"Bunlar beşerî kıymetlerdir. İslâmın bu kıymetlere sahip olduğuna inanıyorum.

"Elbette. Zaten (İslâmlar) bu kıymetlere sahip olmasaydı, dünyayı istilâ edemez, muzafferiyetler kazanmazdı. Kazandı ve bu celâdeti kaybettiği gün, düştü, sukût etti... Her darbeye, her zıpçıktıya teslim olan bir hale geldi.

"Günahlarımız büyüktür, maalesef. Ve günahlarımızın başında celâdet mahrumiyeti gelir; medenî cesaretten mahrumiyet, yani." (Yeni Devir, 9 Ocak 1981; Ayrıca bakınız: Suffe Yıllığı 1982, s. 262.)

(Devamı var)

Tarihin yorumu = 27 Haziran 1881

Yıldız Mahkemesinde 11 sanık

Sultan Abdulaziz'in tahttan indirilmesi ve katledilmesi hadisesini vüzûha kavuşturmak maksadıyla kurulan Yıldız Mahkemesindeki ilk duruşma başladı.

Yıldız Sarayı karşısında kurulan bir çadırda görülen mahkemeye, aralarında eski Sadrâzam Mithat Paşa ve diğer bazı emsallerinin yanı sıra, Fer'iye Sarayının bekçi ve bahçıvanları da sevk edilir.

Fer'iye Sarayı, tahttan indirilen Sultan Abdulaziz'in önce hapsedildiği, ardından katledildiği yerdir.

Yerli ve yabancı gazetecilere açık tutulan mahkeme, günlerce devam etti. Ardından 11 sanığa muhtelif cezalar verildi. Mahkûm edilenler temyize başvurdular, ancak netice değişmedi.

Sonunda ölüm cezaları Sultan Abdulhamid tarafında kaldırıldı ve mahkumlar Hicaz Eyaletine bağlı Taif'e sürgün edildi. Sürgünler arasında bulunan Mithat Paşa, orada muhafızlar tarafında boğularak öldürüldü. Ölümünden evvel kaleme almış olduğu hatıraları, ibret dersleriyle dolu.

27.06.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (26.06.2008) - Cemil Meriç, Said Nursî'yi anlatıyor (2)

  (25.06.2008) - Cemil Meriç, Said Nursî'yi anlatıyor (1)

  (24.06.2008) - Saçmalama özgürlüğü

  (23.06.2008) - Fare ile yılan birbirini dengeliyor

  (21.06.2008) - Kuşlar ve böcekler

  (19.06.2008) - Toptan moral bozma taktikleri

  (18.06.2008) - Tavuk itlâfından kene istilâsına

  (17.06.2008) - Düşünce kalpazanları

  (16.06.2008) - Bir halk kahramanı olarak Yörük Ali Efe

  (14.06.2008) - Kene başlangıç ise...

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Gezi Eki Pdf

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır