Yaşadığımız asrın en bâriz özelliklerinden biri de, sevinç ve üzüntülerin ferdiyeti aşarak kitleler bazında tezâhür etmesidir.
Şüphesiz fert ve aile dairesiyle sınırlı lokal sevinçler, kederler, üzüntüler de var. Bunlar her zaman olmuş, olmaya da devam edecek.
Ancak, özellikle kitle iletişim vasıtalarının alabildiğine çoğaldığı zamanımızda ortaya çıkan ve giderek yaygınlık kazanan bir "toptan üzülme" ve "toptan sevinme" halleri vardır ki, geçmiş devirlerde buna rastlamak çok nâdirattan sayılırdı.
Bu açıdan bakarak geçmişi günümüzle kıyasladığımızda, arada uçurumlar kadar fark var. Bugün, milyonlarca insan bir anda üzülüyor ve bir anda da sevinebiliyor.
Aynı şekilde, bu zamanda işlenen bir tek günah veya sevabın da, bir anda binlere, hatta milyonlara çıktığını görüyoruz.
İşte, bu tarz harikulâde hallere paralel olarak gelişen, yahut geliştirilen bir başka taktik ise, bilhassa inanan insanlara yönelik olarak uygulanan "toptan moral bozma, toptan ümit kırma" oyunlarıyla sahneye konuluyor.
Taktik gereği, mü'minlerin ümidi önce birilerine, yahut biryerlere sıkı sıkıya bağlanmaya çalışılıyor. Meselâ, bir şahsiyete, bir siyasete veya bir ticarete...
Sahte ümit pompacıları, saf ve mütehayyir kitlelere dönüp şu tarz telkinlerde bulunuyor:
1) Zaman şahıs zamanıdır. Falan şahıs da, her yönüyle mükemmeldir. Sevilmeye, övülmeye lâyıktır. Onun karizmasını, reytingini yükseltmek lâzım. Onu fazlaca sevmenin, ona meddahlık yapmanın zararı yok, faydası var. Haydi gayret meddahlar!
2) Falan partide, onun liderinde ve tarz–ı siyasetinde tek kurtuluş ümidi var. O şahıs ve partisi iktidara bir geldi mi, herşey tastamam olur. Bu vatana tam İslâmiyet gelir, her yer sütliman olur. Haydi gayret tarafgir fanatikler!
3) Ey Müslümanlar, artık zengin olma ve çok para kazanma zamanıdır. Falan şahsa, filan finans kuruluşuna güvenin ve elde avuçta ne varsa oraya yatırın. Böylelikle, hem siz tatlı paralar kazanın, hem de Müslümanlar büyük şirketlere sahip olsun.
Evet, sinsî bir cereyanın yaydığı telkinler aşağı yukarı bu minvâl üzeredir.
Birinci adım atıldıktan sonra, sıra bütün bu ümitleri kırma ve beklentileri boşa çıkarma merhalesine gelir.
Meselâ, milyonların ümidi haline getirilen şahıslar bir bir çürütülmeye, türlü şaibelerle partiler ve lider kadroları silikleştirilip pasifize edilmeye ve şirketler (finans, medya, vs.) de iflâsa doğru sürüklenmeye başlanır.
Evet, bu tarz gelişmeler daha çok zamanımıza mahsustur. Vicdansızlar, fertlerle tek tek uğraşmak yerine, onları kitleler halinde önce fani, çürük veya çürütülebilir unsurlar etrafında toplarlar.
Ardından da şevklerini tahrik ile ümitlerini alabildiğine kamçılarlar.
Evvelden hazırlanan senaryo gereği, son olarak da "toptan şevk kırma" ve yine "toptan ümit söndürme" ameliyesine girişirler.
Feraset, irfan ve iz'an sahibi mü'minlerin, şimdiye kadar yaşanan "müflis tecrübeler"den ders çıkarmasını ve aynı vartalara tekraren düşmemelerini hasseten temenni ediyoruz.
Tarihin yorumu = 19 Haziran 1157
Nureddin Zengi ve Tapınak Şövalyeleri
Selçuklular'ın Halep Atabeyi Mahmud Nureddin Zengi, Kudüs'ü işgal eden Haçlılar'a karşı giriştiği mücadele büyük bir zafer kazandı.
Çatışma esnasında Kudüs'ü idare eden Latin Kralı ile birlikte Tapınak Şövalyelerinin en önde gelen iki lideri de öldürüldü.
Ancak, yine de Kudüs fethedilemedi. Bu mübarek beldenin fethi, ileriki yıllarda (1187) Nureddin Zengi'nin kahraman kumandanı Selahaddin–i Eyyübî'ye nasib olacaktı.
* * *
Aynı zamanda Selçuklu Sultanının kızıyla evli olan Nureddin Zengi, zamanla Maraş'tan Şam'a kadar olan bölgeye hakim olur. Hakimiyeti altındaki bölgelerde mâbed ve medrese inşasına ve halkın buralarda ilim tahsil etmesine büyük ehemmiyet verir.
Selahaddin–i Eyyübî'den Mısır'daki Şiî–Fatımî Devletinin ortadan kaldırılmasını ve Kudüs'ün Latinlerden alınarak yeniden fethedilmesini isteyen ve bu uğurda büyük destek veren şahsiyet de, yine Nureddin Zengi'dir.
* * *
Kudüs'te Latin Krallığını kuran Haçlıların bir nevi "militan mafyası" şekilde teşkilâtlanan ve zaman içinde makam, mevki, para, mülk... hemen herşeye el atan Tapınak Şövalyeleri, mâsum Müslüman ahâliye çok büyük zulümler ediyordu. Öyle ki, halktan bir kısım Hıristiyanlar bile onların şerrinden bîzar olmuştu.
Nureddin Zengi, işte yıkanmayı bile abes sayan bu her yönüyle pislik içinde yaşayan vahşî gruba karşı harekete geçti ve 19 Haziran 1157'de reislerini (Bertrand de Blanquefort) öldürmesiyle onlara çok ağır bir darbe vurdu.
Ancak, bir süre sonra yeniden toparlandılar ve Hıristiyanlık âleminde kök salmaya devam ettiler. Zamanla masonluğa/farmasonluğa dönüşen bu karanlık hareketin etkileri günümüzde de devam ediyor.
19.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|