Muhteşem hayatımız, ihtişamın ve haşmetin detaylara ışık tuttuğu nadide bir eser insan ve görkemli hayatı.
Pervanesi ve karanlığı eksik olmaz aydınlığın, ışığın, nurun… Eğer hayatı varsa hayattarsa, hayata bir faaliyet ve hareketle katılabiliyorsa insanoğlu muhakkak bir şekilde aydınlığa, nura muhtaçtır.. yarasa kılıklılar hariç…
Bilmek yetmiyor, görmek gibi… nurlardan haberdar olmak, onlarla aynı mekânlarda bulunmak, bilen ve faydalananların yanında görünmek, gözükmek yetmiyor. Nurların boyasıyla boyanmak, içten ve dıştan her türlü neşvü nemayı netice verecek bir gıdalanmak, bir nemalanmak gerekiyor…
Hayatın muhteşemliği içinde ne kadar zorlarsak zorlayalım eğer Nurlardan istifadelerimiz yoksa, yahut az ise bizim hayatımız, yaşayışımız alabildiğine sönük ve tatsızdır. Ahirete nazaran, dünyanın o zerrecik görkemli hayatı bile detaylara batarak boğuluyor ve kayboluyor.
Başkalarının gözlerini, bakışlarını, delile dayanmayan gayr-i sabit akıllarını hak etmedikleri nakıs sıfatlarla bağlayan, boyayan mefahir ve mütenakıs hizmet ehli geçinenler; hayatın ihtişamını ikram ve ihsan eden Cenâb-ı Basir-i Sem-i Kahharı da acaba görmüyor, duymuyor ve cezalandırmayacağını mı zannediyorlar acaba.
Hak etmediğini indi mülâhazalar ile alanlar, öbür tarafta kendisine bu haksız hakkı lâyık görenlerin sırtına bineceklerdir. Ama maalesef muhatabiyetlikleri ve gittikleri yer aynı olacaktır.
Adaleti biliyorum diyenlerin anuduyla değil zerresiyle bir haksızlığa sahip çıkmaları, indi İlâhide kürelerin dengesini sağlamak kadar önemli olabilir. Dini biliyorum diyenlerin vay hallerine demiyorum. Çünkü fiilleri vay hallerimize diyorlar zaten.
Mutlak hak ve hukuk, bu büyük haşmet ve ihtişam içinde en görünmeyeni ve gizliyi aşikâr edecek kadar kudretli ve kuvvetlidir. Nefislerin kandırıldığı, zan ve gayri ciddî hükümlerle kimse kimseye hak etmediği mevkii, makamı ve ücreti veremez. Hele bu garibanın, fukaranın, talebelerin, hizmetin ve Müslümanların olursa…
Değil kafa fetvası, dinin fetvası bile böyle bir yanlışlığı yapanların miskal kadar bile yakınında olamaz…
Alın teri olmayana ancak alın teri sarf etmeyenler, umumun malını gayri nizamî ve gayr-i kabil bir şekilde peşkeş çekerler.
Küçüldükçe küçülmek insanoğlu için her zaman mümkündür; muhteşem hayatın içindeki ihtişamlı bir hayatın mümkün olduğu gibi…
Her tarafı, her zaman, hep nurlu olan bir hayatı zerrecik kara lekeler ile karartmaya çalışmayalım… Kimse kimseye hakkı olmayanları vermeye, yakıştırmaya, dağıtmaya kendisini görevli görmesin ve başkalarını takbih etmesin…
01.08.2008
E-Posta:
[email protected]
|