Nefis ve şeytanımızı susturabildik onları terbiye edebildiysek; bağıra bağıra, başkalara değil yine kendi nefis ve şeytanımıza: Ben hak yolunda, Kur’ân yolunda, İslâmiyet yolunda size rağmen şu şu iyilikleri, doğrulukları yaptım, şu faaliyetleri gerçekleştirdim diye müjdeli haberleri yüksek perdeden ilân edebiliriz. İşte o zaman demek ki nefsimiz devamlı, metanetli, meşakkatli ve meyveli bir sabıra, tevekküle erişebilmiş oluyor…Başkalarına seslenmekte, duyurmakta bunu ilânen duyurmakta bir mahzur kalmıyor.
Nefis ve şeytanın oyun içindeki oyununa uyupta, başkalarının aferim ve şakşakları karşısında ayaklarımızı yerden kesip, pohpohların denizinde sahil-i selâmeti aramaya kalkarsak daha başından; hizmet ve sabır zincirinin başından, teslim bayrağını yine nefis ve şeytanımıza kendi elimizle vermiş oluruz.
Gelin bizi eleştirin, beni eleştirin diyerek yine şeytanın dessas bir oyunu ile bayraklaşan nefis ve enemize istediği yolda sadece duymak istediği mefahirlerimizi, istediğimiz övgüleri, iyiliklerimizi tadat ettirmeyelim, saydırmayalım… Çünkü yine evvela biz bu tatlı nağmelerin altında kalıp, ezilip büzülecek ve toprak yediğimiz yüzümüzde yüzsüzlüğümüzü göreceğiz.
Şimdi maziye bakmak, gerilere gitmek, ah-u vahlarla geçmişte yaptığımız yapamadığımız işlerle uğraşmaktansa, “keşke şöyle olsaydı, keşke böyle olsaydı, keşke yapsaydım, keşke yapmasaydım…” gibi birazda boş zaman geçirmekle uğraştıracak işlerden ise tek kelime ile dersimi aldım deyip, yaşadığımız zamana bakmak, hatta ilerlere bakmak ve bunun hazırlıklarında bulunmak her halükârda evlâdır, iyidir, tercih edilir ve edilmelidirde.
İleriye dönük olsun ama belki, belki muhtemel, muhtemel gibi değil; iman ettiğimiz ve inançlarımız noktasından istediğimiz şekilde, tarzda ve muhakkak kesin olacakmış gibi olsun. Yani bize düşen nefis ve şeytanımıza uymamak, onların isteklerini yapmamak noktasında her şeyi yaptıktan, her tedbiri aldıktan, kapıyı çaldıktan sonra emin olarak vazifemizin bittiğine inanmalıyız. Sonra sabır ve rıza ve metanet denilen köşemizde edeple, haya ile, ümit ile bekleyebilmeliyiz. Kader penceresinden bakıp nasip olacak veya red olacak her hale razı gelmeliyiz…Rabbimiz karşısında, huzurunda bükülen boyunların atiyyesi yine O'ndan gelecektir İnşallah…
26.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|