Ülke gündemi AKP hakkında açılan kapatma dâvâsı ve Ergenekon soruşturmalarıyla meşgul olurken, küçük esnafın sıkıntısı her geçen gün biraz daha artıyor. Halk tabiriyle ‘bıçak’ kemiğe dayandı. En büyük sıkıntı, piyasada paranın dolaşmaması. Herkes yarın ne olur endişesi yaşıyor.
Aslında Türkiye’nin tarihî darbeler ve ekonomik krizlerle dolu. Tarihimizin, ekonomik krizlerle dolu olmasının bir sebebi de yine darbeler olsa gerek. Çünkü her darbe, Türkiye’yi ekonomik ve siyasî anlamda geri götürdü. Bu konuda ihtilâf yok, sadece darbelerin toplamda Türkiye’yi kaç yıl geri götürdüğü tartışılabilir.
Perşembe günü tamamı ‘küçük esnaf’ olan bir dizi ziyaret gerçekleştirme imkânı bulduk. Ziyaret ettiğimiz esnafların ortak derdi, piyasada paranın olmaması. Türkiye’yi idare edenler her ne kadar ‘sıkıntı yok, işler yolunda’ dese de esnaf farklı düşünüyor. Çünkü karşılıksız çekler, birinci derecede esnafı zor durumda bırakmış. Esnaftan yükselen feryadı duymayan Ankara’ya şaşmak lâzım...
“Hangi esnaf şikâyetçi? Hayalî ziyaretler mi yaptınız?” diyenler de olabilir. Hemen ifade edelim ki, arzu edenlere bu esnafların açık adreslerini de verebiliriz. Yine hemen ifade edelim ki, zannedildiği gibi piyasanın durgunluğundan, işlerinin kötü gitmesinden şikâyet eden esnaflar, siyasî olarak ‘muhalefet’ partilerine oy veren kişiler değil. Çoğu, iktidar partisine oy vermiş; belki yine aynı partiye oy verecek, ama cidden şikâyetçiler.
Ziyaret ettiğimiz esnaflardan biri, 2 ay içinde 30 bin YTL’lik çekinin geri döndüğünden şikâyetle, “Bir de bu çekleri tahsil etmek için 3-5 bin YTL masrafımız oluyor. Bu sıkıntıya dayanmak zor” diyordu.
Bir diğer esnaf, krizin bir sorumlusunun da bankalar olduğunu söylüyor ve bankaların yaptığı her işlemden fahiş ücret aldığına dikkat çekiyordu. Aynı esnaf, “Bankalar esnafa yardım için değil, esnafı batırmak için kurulmuş. Kredi alıp da bir iki taksidini geciktireni iflâsa sürüklüyorlar. Bu kadar da olmaz ki!” diyerek dert yanıyordu.
Nihayetinde, ziyaret ettiğimiz esnaflar arasında ekonominin ‘iyiye’ gittiğini söyleyen bir kişiye bile rastlayamadık. Aslında esnafın durumunu görmek için illâ ki İstanbul’daki esnafı ziyayet etmeye de gerek yok. Herkes, mahalle bakkalından ya da köşe başındaki bir esnaftan ekonominin hâl ve gidişi hakkında gerçek bilgileri alabilir.
Yaşanan malî sıkıntılarda tüketici olarak bizim de payımız vardır. Küçük esnaf dediğimiz kişiler de bir yönüyle tüketici. Kazandığımızdan fazla harcama hastalığına tutulduğumuz için sıkıntılardan başımızı kurtaramıyoruz. İktisat etmek, ‘cimrilik’ gibi görülüyor ve maalesef imkânı olmadığı hâlde para harcayanlar alkışlanıyor. ‘Onda var, bende niye yok’ anlayışı sebebiyle kazanmadığımızı harcamaya çalışıyoruz.
Tez elden israf yolunu bırakıp, iktisatla yaşamaya alışmazsak ağır faturalar ödemek zorunda kalacağız.
‘Babalarımızdan daha zengin’ olduğumuz halde, babalarımız kadar huzurlu olmadığımız ortada. O hâlde, asıl bunun sebebini araştırmalı ve huzurun maddîyatla değil, maneviyatla kazanılacağını görmeliyiz.
Esnaftan yükselen feryadı duymamakta ısrar eden Ankara’ya da şaşmak lâzım...
26.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|