Ergenekon hadisesine nereden bakalım, diye sizde de bir istifham uyandı mı? Şu bizim hipnozcu medyanın zavallı milleti zorladığı adeseden bakacak olursak; hemencecik uyutulup ya pembe rüyalar ülkesine veya korkunç canavarlar çölüne götürüleceğimizi biliyorsunuz. Ergenekon’a üşüşenlerin, ihtilâl yapılanmalarını birkaç mütekait paşaya veya sıradan mafyavari örgütlenmeye bağlamaları, belki de şeklin tamamını bize verecek parçaları toplamamızı engellemeye yönelik görünüyor. Veyahut bizi, istedikleri zaman tüneline tıkıştırıp hadisenin yakın tarih ile bağlantılarını ve global alakalarını görmemizi istememelerindendir.
Tarihimizin en iğfalci ve münafıkâne darbesinin 12 Eylül olduğunu artık herkes kabul ettiğine göre, Ergenekon hadisesine azıcık oradan bakmak istiyoruz. Darbeci paşaların, dinî cemaatler ve sivil toplum nezdinde azıcık kıymetli zevatı kapı kapı dolaştırdığı günlere gidelim. Bir kısmı rahmete kavuşmuş sevgili muhafazakâr ulemamızın Atatürkçülüğü solculardan kurtarmaya çalıştığı günlere... Türk-İslâm senteziyle darbenin meşrûlaştırılmaya çalışıldığı ve karanlığı zamanlarımızı da tutsak alan 12 Eylül ruhunun inşa günlerine...
12 Eylül cuntası, muhafazakârları Kemalizmin mirasına sahip çıkmaya dâvet etmişti. Bizimkiler de; “Şimdiye kadar solcular Atatürk’ü kullandı, bundan böyle biz kullanıp, hem devletin şerrinden emin olalım, hem de nimetlerinden istifade edelim” diyerek tarihî Kemalizm karşıtlıklarına zahiren son vermişlerdi.
Şu Ergenekon tartışmasında çerçevenin dışına sızan bilgilere dikkat ettiğimizde, tarihin tekerrür etmekte olduğunu görüyoruz. Bir kısım muhafazakâr, dindar ve liberal medya, Ergenekoncuların hakikî Atatürkçü olmadıklarını, Kemalizmi menfaatlerine alet ettiklerini iddia ediyor. İktidarın nimetlerine yaklaştıkça Atatürk’e sahip çıkan Erbakan ve Erdoğan çizgilerinin yeni versiyonlarıyla bugünlerde karşılaşanlar, hayrete düşüyorlar. Duruş, prensip ve fikrin insaniyette önem kazandığı bir zamanda, menfaat üzerine Kemalizm yolundaki yarışın Ergenekon ile sulandırılması hiç de şık değil.
Ergenekon’un mutlaka global bir boyutu da olmalı. Şöyle ki: Neocon’ların Bağdat mağlûbiyetinden sonra süngüleri düşmüş, Amerikan devleti de yerlerde sürünen haysiyetini tamir telâşına kapılmıştır. Şimdilik baltalarını saklayan neoconların yavaş yavaş sahneden çekilirken giderayak yapmak isteyecekleri şeyler, dengeleri bir hayli sarsacaktır. Bu çerçevede, coğrafyamızı tehdit eden mütecaviz dinsizliğin dalgaları bundan böyle derinlerden vuracak bize. Daha fazla dikkat ve teyakkuza mecbur olacağız.
Dünyamız, hürriyet, demokrasi, yenilik ve kadın gibi kavramların alabildiğine müptezelleştirildiği bir dönemi yaşıyor. Hayvanî duyguların şaha kaldırıldığı, insanî değerlerin global sermayece prangalara vurulduğu ve “ahlâkın” ahlâksızlıkla yer değiştiği şu dönemde; ülkeleri, milletleri, kültür ve gelenekleri ve daha doğrusu “insanlığı” yok etmek için silâhlı darbelere artık ihtiyaç kalmadı. Mezalimi, soygunu, kültürel yağma ve dinsizliği global sivil organizasyonlar yapabilir hale geldikten sonra ülkeleri askerî harekât, silâhlı işgal ve eski bolşevik modellerle hizaya sokmaya lüzum kalmadı. Kemal Derviş’lerin yardımıyla ülkemizin sermayesini de ellerine geçirenler, ekseri TV ve büyük gazetelerin programlarını dizayna başladılar. Artık Ergenekoncu maceraperestlere iş kalmıyor.
Daha sivil, global, derin ve sessizden bir işgalde patırtı gürültü çıkaranlar elbette tasfiye edilecek. Dünyanın yüreğini ağzına getiren Nejad ve Bush bile uysallığı tercihe mecbur olduklarına göre, Kemalizmi vurdulu kırdılı, gaspçı abus ve gayr-ı medenî gösterenlerin temizlenmesi, sivil Kemalizm için hayatî bir şarttı. Bu cihetten, Ergenekon’un Kemalizmi kurtarmayı hedefleyen bir “hayat öpücüğü” olma ihtimali hiç de yabana atılacak cinsten değil. İddianamede ulusalcı ve Kemalist Ergenekoncuların Atatürk milliyetçiliğinden uzaklaşmakla ve Kemalizmi dinsizlik olarak göstermekle suçlanmalarının başka bir izahı olabilir mi?
Demokrasiden, hak ve hürriyetlerden, AB’den, Hıristiyan ve Müslüman işbirliğinden nefret eden Kemalizmin ömrü, çoktandır sekerat aşamasında olduğu halde, hakikî Kemalist olmaya gayret eden eski muhafazakârların yardımıyla biraz daha uzatılmaya çalışılıyor.
Ordumuzun bugüne kadar günah ve sevabıyla taraf olduğu, hakkında tenkit kokan yazıların yasaklanıp cezalandırıldığı, hakikî suret ve simasıyla şimdiye kadar Batı toplumuna görünmeyen Kemalizmin; bundan böyle insanî hürriyetler, hakikî demokrasi, adalet ve medeniyet karşısında daha ne kadar tutunabileceğini ise önümüzdeki zamanlar gösterecektir.
25.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|