"Gerçekten" haber verir 18 Temmuz 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Şükrü BULUT

“Ergenekon” destanı!



Türkiye’de çok garip hadiseler cereyan ediyor. Ekranlar, gazeteler ve diğer bilgilendirme kaynaklarından akan cerahatı, hipnotize olmuş millet ab-ı zülal niyetiyle içiyor. Millete merhamet ve şefkat etmeleri gerekenler kendi menfaatlerini esas alınca ahaliyi uyandırabilecek imkânlar kendiliğinden azalıyor.

Günümüz hadiselerine sosyal ölçüler getiren Bediüzzaman Hz.’leri, Sünûhat isimli eserinde “Biz müteharrik-i bizzat değiliz, bilvasıta müteharrikiz. Avrupa üflüyor, biz burada oynuyoruz. O tenvim ile telkin eder, (Hipnotize ederek telkin eder.) Biz kendimizden hayal edip, asammane (sağırcasına) tahribimizde eser-i telkini icra ederiz” diyor.

Şu Ergenekon destanını yazanların icraatları, hep bu mânâları tedai ettiriyor.

Avrupa’da ve Türkiye’mizde ittifak halinde çalışan bazı cereyanlar var ki, aziz milletimizin kendilerine olan düşmanlığını dahi kendi hesapları için kullanıyorlar. On küsûr sene önce milletin elinden malını ve temel hürriyetlerini gasp edenlerin günümüzde “son kullanım tarihi dolmuş birkaç Kemalisti” harcayarak oynadıkları yeni oyun demokrasi adına büyük bir hamle yapılıyormuş görüntüsü verilerek sergileniyor.

Kemalizmin aleyhindeki yazılarından dolayı müteaddit defa mahkemeye verilmiş ve Türk hakimlerine ifade vermiş birisi olarak, bazı Kemalistlere yapılan operasyonlara şüpheyle bakmam, elbette bazı çevreleri suizana sevk edebilir.

Ama yakın tarihte olup-bitenleri akıl süzgecinden geçirdiğimizde, kendisini iktidar partisine endeksleyen bir kısım medya ile liberal takılan Marksistlerin “birliktelik sevinçlerinin” pek mantıklı düşmediğini düşünüyoruz.

Siyasette ve idarede icraatların sorumluları hükümetlerdir. Düne kadar bir komutanla ters düşmemek için Şemdinli savcısını bütün insanî haklarından mahrum edebilen bir hükümetin, birden bire hürriyet ve hukuk destanı yazmış havaları takınması, sizde de istifhamlar uyandırmadı mı? Veyahut, milletvekili listesini Dolmabahçe kriterlerine göre tanzim eden bir iktidarın döneminde, mütekait bazı kuvvet komutanlarının cezaevine gönderilmesinde bir tuhaflık yok mu?

Burada anlamadığım bir tenakuzu daha sizinle paylaşmak istiyorum. 28 Şubat postmodern darbesiyle milletin kaybolan servet ve haklarını iade etmeden ve hatta bunları zinhar medar-ı bahsetmeden bugüne gelen iktidarı harekete geçiren asıl sebep geçmişteki “darbe teşebbüsleri” midir? 12 Eylül darbesinin birinci sorumlusunun fetva ve icazetiyle parti kuranların bu operasyonları başlatmaları, medyanın tenvimine yakalanmayanlarca şüpheyle karşılanıyor.

Ömrü darbelere ve darbecilere karşı olmakla geçmiş insanların hangi türden olursa olsun ihtilâlin her çeşidine karşı olması bir esastır. Gel gör ki, Türkiye’de nifak ve aldatma ile iş görüp son zamanlarda dinî ve insanî değerleri de alet edenlere karşı daha müteyakkız olmamız gerekmez mi?

Ergenekon yapılanmasının üzerine giden iradenin, bugünkü Meclis ve hükümet iradesi olup olmadığında tereddütleri olanlar, işin içinde haricî kuvvetlerin bulunmasından endişeleniyorlar. Yani, Güneydoğu meselemizi Amerika merkezli neocon’lara havale edenlerin, mafya tipi iç yapılanmaları da başkalarına ihale etmelerinden korkuyorlar. Şayet Atlas ötesi veya ikinci Avrupa gibi rüzgârların tesiriyle ülkede sun’î fırtınacıklar oluşturuluyorsa, bunun da Türkiye’nin hayrına olmayacağı, bir başka gerçek olsa gerek.

Globalizmi belli bir sınıf ve zümrenin dünya hakimiyetine alet edenlerin hem dinsiz, hem bolşevik ve hem de işgalci olduklarını unuturcasına, günlük çıkarlar uğruna aynı davula vuranların, hem Türkiye’ye, hem de Müslümanlara zarar verdikleri kanaatindeyiz. Hz. Üstad’ın tabiriyle “Biz ferec, ferah, sürur ve fütuhat isteriz. Fakat kâfirlerin kılıcıyla değil! Kâfirlerin kılınçları başlarını yesin, kılınçlarından gelen fayda bize lâzım değil...” Yazımızın başında da ifade ettiğimiz gibi, her türlü antidemokratik diktaya karşıyız. Fakat endişelerimiz var.

18.07.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (14.07.2008) - Sürekli savaş veya sürekli devrim...

  (11.07.2008) - Tesettür karşıtlarının korkusu…

  (07.07.2008) - Avrupa’da, ateş hattındaki aile...

  (04.07.2008) - Emir kulları

  (30.06.2008) - İnsanlık baharına çdoğru...

  (27.06.2008) - Sünnet-i Seniyye ile psikoloji danışmanlığı arasında…

  (20.06.2008) - Yaz seyahati ve sıla-i rahim

  (16.06.2008) - Kişisel gelişim kursları

  (09.06.2008) - Tesettüre karşı NLP teknikleri

  (06.06.2008) - Muhafazakârlığın dönüşümü

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır | Site yöneticisi | Editör