Eğitime, öğretmene; aslında insanına ve geleceğine pek de değer vermeyen bir ülkenin insanları olmalıyız ki Türkiye’nin derin gündemi zihinlerimizi meşgul ederken temel meselelerimize bir türlü eğilemiyoruz.
Son kez yapılan OKS sınavında 97 öğrenci birden Türkiye birinciliğini paylaştı. Milli Eğitim Bakanı bu sonuçları açıklarken son derece mutluydu. Bu sonuçlar eğitim sistemimizin kemale erdiğinin bir göstergesi midir yoksa ekonomideki gibi bu da bir göz boyamadan mı ibarettir? İşin içinde olanlar ikinci şıktan yana görüş bildireceklerdir. Zira bunun bir üst kademesi olan ÖSS verileri hiç de iç açıcı sonuçlar içermiyor.
Eğitim sistemimizin iflası, ÖSS’de birkaç hafta önce yapılan baraj sisteminin değiştirilmesi gibi yeniliklerle resmen ilan edilmişti. Cumartesi günü ilan edilen sonuçlar bu iflası doğruluyor. Her şey bir yana, ÖSS’de sonuncu olan illerin büyük oranda Doğu ve Güneydoğu illerinden çıkması Türkiye’nin düştüğü derin çıkmazın bir başka yönüne işaret etmektedir. Ardahan, Hakkari, Şırnak, Ağrı, Bitlis, Bingöl, Mardin gibi iller, son on sırayı paylaşırken bugün tartıştığımız Kürt meselesinin temel nedenlerinden en önemlisini de apaçık gözler önüne seriyor.
Bediüzzaman’ın bölgenin kronik sorunlarına çözüm aramak için İstanbul’a gelişinin üzerinden bir asır geçmesine rağmen çözümsüzlük giderek derinleşiyor. “İyiye ve güzele dair bir şeyler üretemeyen, insanını ayrıştıran, sınıflara ayıran, dine-eskiye tahammül edemeyen, camisiyle okulunu-öğretmeniyle imamını çatıştıran bir eğitim sisteminin ürünü değil midir Kürt meselesi? Eğitimsizlik; Kürt meselesinin çözümünü istemeyenlerin, yarayı kaşıyanların, çözümsüzlükten rant sağlayanların dayandığı temel dayanaklardan biridir. Akif’in de “Ey hasm-ı hakiki, seni öldürmeli evvel/ Sensin düşmanları bize üstün çıkaran el” dediği, gerçek düşmanımız olan “cehalet”tir bu. Oysa bir asır öncesinden yükselen bir çığlıktı: “Üç büyük düşmanımız var, cehalet, zaruret ve ihtilaf…” Bu feryada kulak verilebilseydi, Bediüzzaman’ın projesi hayata geçirilebilseydi; “sanat, marifet, ittifak silahı”yla üç büyük düşmanımıza karşı mücadele edilebilseydi ne olurdu? Olmadı ve bugün neleri tartışıyoruz.
Tek görüşlülüğün hakim olduğu ideolojik bir eğitim sisteminin sonucu değil midir yaşadıklarımız? Ergenekon hangi sistemin ürünüdür? Kendilerini bu ülkenin efendileri gibi gören, “Cumhuriyeti koruma ve kollama görevi” gibi elastiki yorumlara açık, kutsal bir bekçilik misyonunu askerine yükleyen bir eğitim sistemi bize neyi kazandırmıştır? Otoriteryenlik; toleransın ve hoş görünün yok sayıldığı, hukukun keyfiliğe dayandırıldığı, efendilik psikolojisinin hakim kılındığı bir eğitim anlayışının ürünü değil midir?
Kendi dinine ve değerlerine semptomatik yaklaşım hastalığını akılcılık olarak sunan bir eğitim anlayışı… Bu milletin din ile bağlarının koparılmamasını salık veren feryatları duymazdan gelerek bu vatanın evlatlarına ihanet edercesine dini öğretimi engelleyen- sınırlandıran, evlatlarına bunu çok gören bir anlayışın acı meyveleri değil midir yaşadıklarımız? Hrant Dink suikastinin zanlısı Ogün Samast, 28 Şubat 1997’de kaç yaşındaydı? Trabzon’da rahibe kurşun sıkan, Malatya’da misyoner boğazlayan, annelerini doğrayan, liselerde kan döken ‘genç katiller’ kaç yaşındaydı o tarihte? Masumları canavarlaştıran bir sistem neyin hizmetçisidir?
ÖSS’de ilk beş yüzlere girebilecek kadar zeki olan İmam-hatip mezunu öğrencilerini rejim tehdidi olarak algılayan, koca koca binalardaki bir sırayı bile bu öğrencilerine çok gören, inancından ötürü onları horlayan, ülkenin gencecik beyinlerini göçe zorlayan bir eğitim sisteminin bizi muasır milletler seviyesine çıkarabileceğine, Cumhuriyet’i yüceltebileceğine gerçekten inanıyor musunuz? Çalıp çırpmayı, bankaların içini boşalttırmayı, çeteleşmeyi yaygınlaştıran bir sistem; ahlaksızlığı, açık saçıklığı, hedonizmi modernlik olarak sunan bir anlayış Ergenekonlardan hangisinin önüne geçebilecektir?
Öğretmenini memurlaştıran, şans oyunlarına mahkum eden, istemeyerek-ayağı sürterek onu sınıfa sokturan, ona bekçilik görevi yükleyerek idealizminden uzaklaştıran yoz bir düşüncenin; altmış kişilik sınıflardaki minicik yürekleri travmalara mahkum eden bir anlayışın esiri olan çocuklarımızdan hangi sıçramayı bekleyebiliriz ki?
Eğitimi yaygınlaştıramadığımız, eğitimimizi demoktratik hale getiremediğimiz, eğitim imkânlarını insanımıza eşit olarak paylaştıramadığımız ve eğitimin ruhunu mukaddesatımızın özüyle bezeyemediğimiz içindir ki bu derin gündemi tartışmaktan, bu gündemin acı neticelerinden kurtulamıyoruz.
15.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|