Şartlar zorluyor ve bazı tesbitleri sıklıkla gündeme taşıyoruz. Bu tesbitlerden biri de “(Türkiye’de) Deprem hariç her şeyin bir senaryosu var” şeklindeki ifadedir. Elbette senaryosuz hadiseler de cereyan ediyor, ama çokluktan kinaye böyle diyenler de haksız sayılmaz.
Yaşanan hadiseleri gününde değil de, daha sonra değerlendirmek, insanları bu kanaate sevk ediyor. Meselâ her hangi bir hadise olduğunda ‘ilk belirlemeler’e göre yapılan değerlendirmeler, daha sonra yapılan değerlendirmelere göre isabetsiz oluyor. Diyelim ki bir terör hadisesi yaşandı. Gerek siyasetçi ve gerek ‘uzmanlar’ın ilk değerlendirmeleri, geçmiş hadiselere dayanan ‘ön kabüller’le şekilleniyor. Böyle olunca da hadisenin gerçek mahiyeti anlaşılamıyor. İlk değerlendirmeler doğru olmuş olsaydı, bugün terör denilen hadiseyi yaşamıyor olmalıydık. Çünkü her terör hadisesinde sonra yapılan ‘ilk değerlendirme’de terörün son çırpınışları olduğu ve kökünün kazındığı / kazınacağı ifade edilmiştir.
Aslında siyasî hadiseler de her zaman göründüğü gibi cereyan etmiyor. Son günlerde, geçmişte yaşanan bazı siyasî hadiselerin ‘arka planı’ açıklanıyor. Buna göre, bazı ‘etkili ve yetkili’ çevreler, dönemin başbakanının görevi bırakmasını ve yerine ‘yardımcısı’nın geçmesini istemiş. 2000’li yıllarda yaşanan bu hadise, o günlerde kamuoyu ile paylaşılmadı. Dolayısı ile o günkü bilgiler ışığında yapılan değerlendirmelerin yanlış olduğu bugün daha net anlaşılıyor.
Bilhassa medya, bu ve benzeri hadiseleri zaman zaman yaşadıkları ve şahit oldukları için ‘ilk bilgiler’e her zaman mesafeli durmalıdırlar. Ne yazık ki bu yapılmıyor, dolaylı da olsa ‘ilk bilgiler’in kamuoyunda ‘doğru bilgi’ gibi anlaşılmasına sebep oluyor.
Kamuoyu ile paylaşılan bilgilerin sıhhati konusunda her zaman ihtiyatlı olmak gerekiyor. Geçmişte böyle olduğu gibi, gelecekte de böyle davrananlar gerçekler ortaya çıktığında mahcup olmaz.
Ergenekon iddianamesi sonrası geriye dönüp bakılınca, pek çok kirli işin kamuoyuna yanlış aksettirildiği akla geliyor. İşlenen cinayetler, yapılan gizli planlar, kurulan ‘tuzak’lar bir bir ortaya çıkıyor. Muhtemelen dâvâ devam ederken ve neticeye ulaştığında fotoğraf daha net görülecek. Geçmişte yaşanan ve Türkiye’yi sarsan cinayetlerden sonra atılan manşetler, yapılan yorumlar; bugün yeniden kamuoyu ile paylaşılsa ne kadar sakil düşer, tasavvur edilsin. Karanlık cinayetleri işletip, ‘irticaî renk’ verenlerin başka planlar peşinde olduğu bugün daha iyi anlaşılıyor.
Temennimiz, bugün gündemi meşgul eden ‘Ergenekon dâvâsı’nın sulandırılmaması ve gizlenen gerçeklerin gün yüzüne çıkmasıdır. Bu temin edilebilirse, bu güne kadar ödenen bedellerin hiç değilse bir kısmının yerini bulduğu söylenebilir.
Hadiselere bakalım, ama arka planı da görmek gayretiyle...
18.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|