Dün İstanbul’da başlayan bir toplantıda ‘hac’ konusu masaya yatırıldı. Diyanet İşleri Başkanlığının organize ettiği ve üç gün sürecek olan “Hac Organizasyonu İstişare Toplantısı II”nin hayırlı neticelere ulaşmasını diliyoruz.
Tabiî ki ilk gün, öğleden önceki konuşmalar hacdan ziyade ‘protokol’ konuşmalarıydı. Gerek TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy ve gerek davetli diğer konuşmacılar, ‘hac’ ibadetinin zorluğuna ve son yıllardaki gelişmelere işaret ettiler. TÜRSAB Başkanının 1970’lı yıllardaki hac yolculuğunu anlattığı konuşması gerçekten dikkat çekiciydi. Dinleyenler, sanki 100 yıl önceki şartlardan bahsediliyor hissine kapıldı.
Hacı olanlar bilir, olmayanlar da mutlaka akrabalarından ‘hacı’ olanlardan hatıralar dinlemişlerdir. Gerçekten de geçmiş yıllardaki hac yolculuğu baştan sona zahmetlerle doluymuş. Her geçen yıl bu yolculuk kolaylaştı, ama aynı şeyi ‘manevî haz’ için söyleyebilir miyiz?
Meselâ, son yıllardaki uygulamayla hacılara yemek de veriliyor. Maddî anlamda çok daha rahat eden hacılarımız, aynı şeyi manevî hazda sağlayabiliyor mu? Elbette manevî haz konusundaki çalışmalar kişilerin ruh haliyle ilgililidir, ama maddî imkânlarla uğraşırken işin manevî yönünü de ihmal etmemek gerektiği hatırlanmalı.
Toplantıda konuşan Kazakistan temsilcisi Prof. Dr. Abdüssettar Derbisali de İslâm âleminin birliğe muhtaç olduğuna vurgu yaptı. En dikkat çekici konuşmalardan birini de Kosova İslâm Birliği Başkanı Naim Ternova yaptı. Ternova, haccın ‘şûrâ anlamına geldiğine işaret ederek, İslâm ülkelerinin Kosova’ya verdiği desteğe teşekkür etti.
Toplantıda dikkat çeken bir nokta daha vardı. Benzer toplantılarda olduğu gibi, Türkiye dışından gelen misafirler, konuşmalarına ‘selâm’ ile başlarken, Türkiye’den katılan konuşmacılar ‘kelâm’ı tercih etti. Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu, ‘resmî sıfatı’ olması sebebiyle elbette ‘selâm’ ile başladı, ama diğer resmî zevat, ‘kelâm’ı tercih etti.
İşin garibi, konuşmalarına selâm ile başlayıp selâm ile bitiren misafir konuşmacılar; neredeyse ‘yerli’ dinleyiciler tarafından garip karşılanır hale geldi. Elbette bu durum, dünkü toplantı ile sınırlı değil. Bu yönde bir garip kabulümüz var. Sanki resmî zevat, konuşmalarına ‘selâm’ ile başlayıp, âyetlerle devam etse Türkiye’ye ‘irtica’ gelecek!
Bu yöndeki propaganda o derece etkili olmuş, dem ve damarlara işlemiş ki, böyle konuşma yapanları neredeyse ‘müftü’ler bile garip karşılayacak. Nitekim, hac konusundaki istişare toplantısında konuşan Prof. Dr. Abdüssettar Derbisali’nin konuşması esnasında Türkiye’yi idare edenlere de teşekkür etmesi yanımda oturan bazı ‘yetkililer’in kıpırdamasına sebep oldu. Belki onlar da, medyanın toplantıya siyasî gölge düşürmek isteyeceğinden endişe etmiştir, ama vakıa bu.
Her hal ve şartta hac konusunda başlatılan bu ve benzeri ‘istişare’ toplantılarının devam etmesinde fayda var. En önemlisi de istişare neticesinde alınacak olan kararların uygulanmasıdır.
Hacı ‘sabır’ diyerek yola devam edelim...
12.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|