Günübirlik olarak gündemin değiştiği Türkiye’de ‘gerçek gündem’in ne olduğu konusunda da ihtilâf yaşanıyor. Bazıları, birinci gündemin ekonomi olması noktasında ısrar ediyor. Elbette ekonomi, önemli konular arasında yer almalıdır, ama ilk ve tek gündem bu mu olmalı?
Ekonomi piyasasında yaşanan krizler aslında birer neticedir. En basitinden, insanlar ‘israf’ tuzağına düşmeyip ‘lüks’ düşkünü olmasa ve ‘söz’ler senet yerine geçebilse işler bu kadar ‘kötü’ olabilir miydi?
Unutulan ya da unutturulan bir gündemimiz daha var: Bilhassa gençleri mahveden, kamuoyunda ‘uyuşturucu’ olarak adlandırılan ama aslında ‘öldürücü’ olarak adlandırılmayı hak eden bir kötü alışkanlık.
Bu konu zaman zaman gündeme geliyor, ama ‘magazin’ yönüyle. ‘Filan san'atçı uyuşturucu bulundurmaktan göz altına alındı’ gibi haberler, kapımıza dayanan tehlikenin, tehdidin kavranmasına fayda sağlamıyor. Aksine, bu haberler tehlikeyi ‘masum’ görmeye, göstermeye bile sebep oluyor. Gençler şöyle düşünmez mi: “Meşhur san'atçılar da bunu deniyorsa, demek ki ben de deneyebilirim!”
Çok tehlikeli olan bu düşünceyi önleminin yolu, ‘gerçek tehlike’nin farkına varabilmektir. Bu noktada en büyük görev, medyaya düşüyor. Ama ne yazık ki medya, bu ciddî tehlikeye bile magazin haber gözüyle bakıyor.
Öldürücü / uyuşturucu konusu TBMM’nin de gündemine gelince, bazı gazeteler bir günlük de olsa bu önemli konuyu manşetlerine taşıdılar. “Gerçek gündem” manşeti buna bir örnek. (Hürriyet, 19 Temmuz 2008)
Haberde şöyle denilmiş: “Gaziantep’teki eroin tablosu, AMATEM’deki bağımlıları dinleyen Meclis Uyuşturucuyla Mücadele Komisyonu üyelerini ürpertti. İki hasta, kentte eroinin dozunun 5 lira olduğunu ve her okulun önünde rahatlıkla satıcı bulabildiklerini söyledi. Gaziantepli milletvekilleri, ‘Bu bir felâket’ dediler.”
Operasyonlarda yakalanan ‘öldürücü’lerle ilgili bilgi de ürkütücü: “Son 1 yıl içinde kurumların yaptığı 10 bin 588 ayrı operasyonda; 31 ton 483 kilogram esrar, 13 ton 228 kilo eroin, 169 kilo bazmorfin, 765 kilo afyon, 13 bin 313 litre asetik anhidrit, 7 milyon 609 bin 720 adet captogon, 1 milyon 47 bin 567 ecstasy hap ele geçirildi.”
Tamam, hastalığı teşhis etmek iyi bir adım. Peki, bu hastalığı ne ile tedavi edeceğiz? Sadece, ‘etme, yapma’ demekle bunu temin edebilir miyiz? Ya da sadece operasyonların sayısını arttırarak ‘öldürücü zehir’in kökünü kurutabilir miyiz?
İş dönüp dolaşıp gençlere ‘manevî değerler’in kazandırılmasına geliyor. Bu yolu seçip, gençlere gerçekleri anlatabilirsek bu tuzağa düşmelerine engel olabiliriz. Ama ‘din eğitimi’nin sözünün geçtiği yerde hemen itiraz edenlerin bu tuzaklara bulacakları bir çare yoktur.
Başka bir çelişkiye de dikkat çekmek lâzım: Medya, bir yandan “gerçek gündem” diyerek, bu felâketi manşete taşıyor, öte yandan da ‘alkollü içki’ reklâmlarını sürdürüyor. Dünya alem bilir ki, ‘alkollü içki’lerle yolan çıkan gençler, ‘öldürücü / uyuşturucu’ya kayabilir.
O halde, ‘kötülükler’in bütününe, hep beraber karşı çıkmak ve onlarla mücadeleyi ‘gerçek gündem’ olarak görmek lâzım...
20.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|