Değişik il ve ilçelerde düzenlenen ödül ya da diploma törenleri; kanunsuz olarak uygulanmaya devam eden ‘başörtüsü yasağı’nın acımasızlığını, kökten yanlış olduğunu ve insanların nasıl yaraladığının görülmesine vesile oluyor.
Bundan önce başka mekânlarda da yaşandığı gibi, Antalya’da düzenlenen ‘başarılı öğrencilere ödül’ töreninde de bir skandal yaşandı. Haberle bakılırsa, ÖSS ve OKS’de başarı elde eden öğrenciler altın ve kitapla, okul idarecileri ise teşekkür belgesiyle ödüllendirilmiş. Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü Konferans Salonunda düzenlenen ödül törenine okul müdürleri, öğrenciler ve velileri katılmış. Tören sürerken kürsüye çıkan bir veli, kızının ÖSS sözel puanda Antalya 3.’sü ve Türkiye 50.’si olduğunu, ancak başörtüsünden dolayı törene çağrılmadığını söyleyip itiraz etmiş. Töreni düzenleyenlerin çiftçe standart uyguladığını hatırlatan anne, “Kızımdan daha az puan alanlar buraya şortla, plaj elbisesi ile çıkabiliyor. Ama benim kızım hakkından mahrum bırakılıyor” demiş.
Demiş, ama dinleyen olmuş mu? Ne gezer! Başörtülü velimiz, daha konuşmasını tamamlamadan ‘görevliler’ tarafından kürsüden indirilmiş!
Önce “Ya Sabır” diyerek derin bir nefes alalım ve ondan sonra soralım: Kanunsuz başörtüsü yasağının ‘kökten yanlış’ olduğunu gösteren budan daha çarpıcı bir ‘örnek’ olabilir mi? Madem başarılı öğrenciler için ödül töreni düzenliyorsunuz, niçin ‘başarı’ya değil de kılık kıyafete bakıyorsunuz? Kılık kıyafete bakılacak idiyse, o zaman törenin adını da o şekilde değiştirseydiniz!
Türkiye hür ve demokrat bir ülke olmuş olsaydı, bu yanlışa imza atanlara hukuk ve adalet önünde hesap sorulabilirde ve sorulmalıdır. Türkiye’yi ‘idare eden’ler bu yanlışlar karşısında nasıl susar, nasıl duymaz-görmez? Duymayarak, görmeyerek, problemi inkâr ederek nereye kadar gidilebilir ki?
Kızına haksızlık yapıldığı için çileden çıkan cesur anneyi de gönülden tebrik ediyoruz. Haklı olanlar bu şekilde, kırmadan-dökmeden haklarına sahip çıkarsa, yasakçıların sığınacağı yer kalmaz. Hangi yasak savunucusu bu uygulamayı gönül huzuruyla savunabilir ki?
Sivil toplum kuruluşlarına da bir çağrı yapalım: Bu cesur ve hakkını arayan annemizi gelin şimdiden ‘yılın annesi’ seçelim. Olmazsa, ‘tek başına sivil toplum kuruluşu’ payesini verelim! Verelim ki haklı olanlar haklarını aramayı hatırlasın! Haksızlık karşısında susmasın, susmayalım ve ‘sıra’nın bize gelmesini beklemeyelim!
Bu ve benzeri yanlışlara imza atanlar lütfen bu ‘anne’ye bir cevap versin. Versin de, ikna edip edemeyeceklerini bir görelim. Siyaseten susanlar, yanlışlar karşısında gözlerini kapayanlar, ‘büyük iş’lerle meşgul olduklarını zannedenler büyük hata işliyor. Asıl ‘büyük iş’ insanların hakkını, hukukunu savunmak olsa gerek.
Vatandaşa yapılan haksızlık ve adaletsizlik karşısında susanlar; kendi haklarına da sahip çıkamaz. ‘Yola devam’ etmek isteyenler en başta mağdur edilen bu başaralı öğrencimizin hakkına sahip çıkmalı... Yoksa ‘yol’, çıkmaz sokağa dönüşür...
19.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|