Geçtiğimiz günlerde vefat eden Prof. Dr. Çetin Özek 60’lı yıllarda Nurculukla mücadele için özel görevlendirilen bir kişi olarak, iftira ve çarpıtmalarla dolu bilirkişi raporları yazmış, aynı paralelde bir kitap yayınlamıştı.
Sonraki yıllarda Özek, Nurculukla uğraşmayı bırakıp mesaisini başka alanlara kaydırdı. Ve zaman geldi, kaderin garip bir cilvesi olarak, Nurcu bir yazar hakkında Kemalist bir generalin yaptığı suç duyurusunu hukukî ve mantıkî delillerle çürüten önemli bir bilirkişi raporu yazdı.
Detaylar Özek’in ilginç raporunda:
***
Yeni Asya Gazetesinin 18.2.1996 tarihli nüshasının 1. sahifesinde, “Satır Arası” köşesinde Kâzım Güleçyüz’ün yazdığı “Yazıklar olsun” başlıklı yazının TCK’nın 268/3. maddesini ihlâl ettiği iddiası ile açılan hazırlık soruşturması kapsamında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bilirkişi olarak görevlendirilmiş olmakla, gereken incelemeyi yapmış bulunuyorum. Vardığım hukuksal sonuçları sunuyorum.
I- Yazının konusu ve iddia
Hakkında kamu dâvâsı açılması istenen yazıda, yazar, 2. Zırhlı Tugay Komutanı Tuğgeneral Doğu Silahçıoğlu’nun, “Atatürk’ü anma toplantısı” ile ilgili “emre aykırılık” iddiasını içeren bir ordu mensubuna gönderdiği “kişiye özel” yazıyı yayınlamıştır. Değinilen yazıda, “anma toplantısına” Tugay mensuplarının eşlerinin de katılması emrine aykırı davranıldığı belirtilerek, bu olaydan dolayı muhatap hakkında suçlayıcı sonuçlar çıkarılmaktadır.
Gerçekten, kişiye özel yazıda
a) Eşin toplantıya katılmaması, Atatürk devrimlerine karşıtlık olarak nitelendirilmiş ve eşinin, toplantıya katılmasını sağlayamadığı için muhatap da eşiyle birlikte fikir birliğinde olmakla suçlanmıştır. b) Eşin tutumu, anayasanın başlangıç kısmında yer alan “cumhuriyetin temel nitelikleri”ne karşı açık tepki olarak nitelendirilmiş, c) Atatürk’ü anma toplantısına katılmamanın tek meşru mazeretinin “ölüm” olduğu, bu olayın Tugay mensupları arasında “infial” yarattığı belirtilerek, d) Muhatabın, eşinin toplantıya katılmasını sağlayamadığı için TSK’da hizmet göremeyeceği sonucuna varılmaktadır.
Yazar, bu “kişiye özel” yazıyı, yorumuna dahi gerek bulunmadığını belirterek yayınlamış ve komutanın dinsel inanç özgürlüğünü sınırlayan bazı davranışlarına değinerek, bu davranışları “yazıklar olsun” diyerek kınamıştır.
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 14.3.1996 tarih ve 005038 sayılı yazısı ile bu yazının TCK’nın 268/3. maddesini ihlâl edip etmediğinin belirlenmesi için hazırlık soruşturması açılması istenmiştir.
II. Hukuksal değerlendirme
A- Yazıda hakaret suçunun işlendiği varsayılsa dahi 268/8 uygulanamaz. Gerçekten, 268. madde “askerî resmî heyetlere hakaret” eylemini suç saymıştır. Bu açıdan, hakaret suçunun işlendiği varsayılsa dahi, komutana hakaret, askerî resmî heyete hakaret sayılamaz. Suçun işlenmesi, bir heyetin tüm katılanlarına hakaret edilmesine bağlıdır. Bireysel hakaretler kişisel dâvâ hakkını yaratır (Erman-Özek, Kamu İdaresine Karşı İşlenilen Suçlar, İst. 1992, 419-420). Yazı bir askerî heyetin katılanlarına yönelik olmadığına göre, 268’in uygulanması olanağı yoktur.
B- Yazıda 2. Zırhlı Tugay Komutanına yönelik bir hakaret yoktur. Gerçekten, yazar somut bir olayı sütununda yayınlamış ve komutanın somut olaya benzer bazı davranış ve kararlarına örnekler vererek, “yazıklar olsun” deyimini kullanarak, bu davranışları kınamıştır.
Basın yoluyla haber verilmesi ve eleştiride bulunulması, gazeteci için “hakkın icrası” niteliğini taşıdığı için hukuka uygunluk sebebidir. Bu kapsamda, basın yoluyla veya gıyapta alenen eleştiri, haber vermek, ihbar, şikâyet hukuka uygunluk sebebidir. (Erman-Özek, 431) —(Devamı yarın)
19.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|