"Gerçekten" haber verir 18 Temmuz 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Nejat EREN

DOSTLUĞUN GEREĞİNİ YAPMAK



En zor bulunan, en yanıbaşımızda, en sevdiğimiz ve hep özlenen, hep aranılan, "Dostluk! “

Onu, yani dostluğu, kazanmak. Dost olmak. Dost kalmak ve devam ettirmek. Galiba hem zor, hem çok kolay.

Bu zamanda belki her insanın istediği, devamını dilediği sıcak bir his, bin can ile istenen bir duygu, hasret kalınan bir özellik ve değerdir, dostluk!

Meftûn olmanın, hayran kalmanın, düşmanları dehşetler içerisinde bırakmanın, vazifeyi, mesaiyi vesile edebilmenin adıdır, dostluk!

Fazilet ve sadakatin, yakınlarla el ele verebilmenin, hatırlanıp yepyeni köprüler kurmanın adıdır “Dostluk!”

Onun için, Gurbetler yaşamamak ve yaşatmamak, Husûmet ve fenalığa vakit ayırmamak gerek.

Dünya gamından geçip, yokluğa kanat açıp,

Şevk ile her dem uçup, dost, dost! diye çağırabilmenin adıdır O.

Visalin, kavuşmanın ikliminde kaynaşmanın gönül baharları olmalı.

Ayrılıklar, hatalar, dalgınlıklar, kırılmalar vardır bu hayatın gerçekleri içerisinde muhakkak. İnsan olmanın gereği, dehşetli asrın baskıları, gaddar medeniyetin bidalarına karşı hangi babayiğit var sade ve katkısız direnebilen, karşı koyabilen!

Bu alanda maalesef “yokları” oynuyoruz. O zaman fert olarak, camia olarak, millet olarak birbirimize, “diğerine” “ katlanmanın” gerçeğiyle yüzleşmeliyiz.

Affetmenin şemsiyesini açmalıyız. Hoşgörünün sığına koşmalıyız. Saygı duygusunun kanatlarına sığınmalıyız, bazen duymamanın, görmemenin sağırlığını devreye sokmalıyız.

Gerçek mânâdaki dostlar arasında bunlara yer olmamalı.

Çünkü en azılı ve insafsız kâfirlere bile hakkı tebliğde sabır gösteren Son Nebinin (ASM) ümmeti olmanın sorumluluğu var omuzlarımızda.

Çünkü, bin yıllık şerefli tarihiyle Avrupa ve dünyaya “insanlık” dersi veren bir ecdadın torunları olmanın tarihî şuuru var genlerimizde.

Çünkü, -imanlarını kurtarmak şartıyla- her türlü eza ve cefayı yapan zındıka komitelerini bile affetmeyi vaad eden bir “Üstada” talebe olmanın bahtiyarlığı var gönüllerimizde.

Çünkü, yıllardır mensup olmakla şeref duyduğumuz bir şahsı manevînin sıcaklığı ve unutulmaz hatıraları var hafızalarımızda.

İşte bütün bunlar ve buna mümasil bir çok sebeplerden dolayı bu topraklarda yaşayan “ben!”ler “biz!” olmak durumunda. “Ben” olarak değil, “Biz” olarak düşünmek zorundayız.

Müfarakat ve ayrılmamanın uzağında, bir iç barışının, kaynaşmanın, huzurun, fedakârlığın tatbikiyle, Baki âlemden gelen ilâhî bir kokunun, idrakiyle, mensubiyetin, marifet ve ilmin gereğini kavrayabilmeyi başarmak gerek.

Yakınlığın, bahtiyarlığın, samîmiliğin ve azîzliğin ünvanıyla, hakîkat ve masumiyetin idrakiyle, gerçek dostlarla hemhal olabilmenin, hasbiliğin, devamlı temasta olmanın, sadıkiyetin, hatırın, kudsîyetin adıyla hareket edebilmemiz gerekiyor. İyiliğin, irşadın, selâmın, istirahatin, hatırın, rahatın, sabrın adını tatbiki olarak yaşatmamız gerekiyor.

Tahammülün, halisiyetin, ihsanın, ikramın, Ahireti hatırlamanın, yabanîliği ötelemenin, şüphecilikten uzaklığın, fenalıktan ıraklığın, zararın ötesinde olmanın adını koyabilmenin gereğini yaşayıp yaşatmak.

Rütbelerin, kıymetlerin, menfaatlerin, münafıklığın o kudsî duygu adına, “dostluk” adına unutabilmek. Ezaya, cefa çekmeye, mahrumiyete, fıraka, iftirak tokatlarına karşı koyabilmek. Bu acîb, dostsuz zamanda, Lillah için muhabbet etmenin ve hakîki bir tesellî alıp vermenin, başa gelen meşakkatlerin pek ucuz düşeceğini ve ehemmiyeti kalacağına inanmanın adıdır, dostluk!

Şartlar bunu gerektiriyor. Gerçekler bunu söylüyor. Saf gönüller böyle istiyor. Kalpler böyle hissediyor. Bu hissiyata tercüman olmak istedim.

18.07.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (11.07.2008) - Çözüm üretmek

  (04.07.2008) - Gazetemiz yazarı Robert Miranda (Davud Ali Selâm): Barla’da Bediüzzaman’ı yaşadım

  (27.06.2008) - Mânevî baharın fecrini hissetmek

  (21.06.2008) - Kazanmak mı, kaybetmek mi?

  (15.06.2008) - Dost sofralarında hasret gidermek

  (31.05.2008) - Müsbette ısrar ve sadakat

  (10.05.2008) - Baharı yaşamak

  (04.05.2008) - İhlâs, uhuvvet ve samimiyet

  (27.04.2008) - Dâvâ sahibinin özelliklerine dair

  (20.04.2008) - Varlık âleminin gerçek lideri

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır | Site yöneticisi | Editör